29 Aralık 2007 Cumartesi

Böbrek kanserinin tedavisi

Böbrek tümörünün tedavisi hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve kanserin yayılım derecesine (evre) göre belirlenir. Böbrek kanserlerinde birinci basamak tedavi cerrahi yöntemle mevcut kanserli dokunun tamamen çıkarılmasıdır. Ancak unutulmamalıdır ki cerrahi ile tam tedavinin sağlanabilmesinde kanserin derecesi ve evresi çok önemlidir. Erken saptanabilen böbrek kanserlerinde cerrahi ile tam tedavi sağlama şansı oldukça yüksektir. Kanserin evresi, büyüklüğü ve sayısına göre değişmek üzere ya radikal operasyon ile böbrek, böbrek üstü bezi ve etrafındaki zar ve yağ tabakaları ile birlikte tamamen çıkartılır (radikal nefrektomi) yada kısmi olarak yalnızca tümörün çıkarılması (parsiyel nefrektomi) söz konusu olabilir. Cerrahi teknik cerrah tarafından belirlenmek üzere açık operasyon yada laparoskopik denilen kapalı yöntemle olabilir. Kalan böbrek normal ise, hastalıklı böbreğin alınması böbrek fonksiyonları açısından her hangi bir sorun yaratmaz. Cerrahi tekniğe bağlı olmak üzere hasta genellikle ameliyattan sonra 3-4 günde hastaneden çıkarılabilir. Hastaneden çıktıktan sonra rahatlıkla normal günlük aktiviteye geçilebilir. Çıkarılan örnekler histopatoloji yöntemiyle incelenir ve tümörün cinsi, karakteri ve yayılım derecesi belirlenir. Bu, hem tanıyı kesinleştirir hem de yayılım hakkında bilgi verir. Kanser Gerota kılıfı içinde ise hastaların büyük kısmında başka ek bir tedaviye gerek kalmaz. Eğer tümör kılıfın dışına çıkmışsa yada başka yerde de mevcutsa cerrahi sonrası ek bir tedavi gerekecektir. Ameliyattan sonra hastalığın derecesine göre gerekirse immünoterapi denilen ek bir tedavi yöntemine başvurulabilir. Biyolojik tedavi (immunoterapi): Aslında vücutta da doğal olarak üretilen savunma sisteminin silahları olarak nitelendirilebilecek maddelerin Dışarıdan vücuda verilmesi suretiyle biyolojik yapının daha iyi kullanılması ve güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu maddelerin uygulanması doktor tarafından belirlenen bir program dahilinde olmaktadır. Yan etkileri nedeniyle son derece dikkatli ve deneyimli merkezlerde uygulanması uygundur. Biyolojik tedavi sırasında hasta yan etkilerinin izlenebilmesi için çoğu kez hastanede kalır. Bu tedaviler yan etki olarak kas ağrısı, halsizlik, dikkat kaybı, ateş, kusma ve ishale neden olabilir. Hastalar genelde kendilerini çok yorgun hissederler. Bazılarında deri dökülmesi olur. Bu problemler çok ciddi olabilir ama tedavi bitince bu etkiler kaybolur. Kemik tutulumu olan hastalarda bölgesel ışın tedavisinden de (Radyoterapi) faydalanılır. Radyasyon tedavisi: Radyasyon tedavisi vücut dışındaki radyoaktif bir kaynaktan gelen yüksek enerji içeren ışınların kanser hücrelerini öldürmek için kullanılmasına dayanır. Kemoterapi: Kemoterapi kanserli hücreleri öldürmek için ilaç kullanılmasıdır. Diğer bir çok kanserde etkili olmasına rağmen böbrek kanserinde çok sınırlı bir etki gösterir. Buna rağmen araştırmacılar yeni ilaç ve ilaç kombinasyonlarını denemektedirler. Hormon tedavisi: Hormonlarla hücrenin büyümesi kontrol altına alınmaya çalışılır. Hormon tedavisi ilerlemiş böbrek kanserlerinde kullanılır. Akılda tutulması gereken önemli bir nokta da böbrek kanserlerinde cerrahi tedavi sonrası uzun yıllar boyunca düzenli takiplerin hastalığın kontrolü açısından önemli olduğudur.

Böbrek kanserinin belirtileri

Böbrek kanserleri erken dönemlerinde sıklıkla herhangi bir belirti veya şikayet oluşturmaz. Böbrek kanserinin büyümesi ile birlikte bazı belirtiler ortaya çıkabilir.Bunlar; İdrarda kan varlığı, gözle görülebilen kanama veya sadece idrar tahlilinde görülebilen mikroskobik kanama şeklinde olabilir. Böbrek bölgesinde muayenede ele gelen kitle İştahsızlık Kilo kaybı Tekrarlayan ateş Devamlı olabilen yan ağrısı Genel halsizlik ve kendini kötü hissetme Tansiyon yükselmesi, kan değerlerinde normalin altına inme (kansızlık) de böbrek kanserlerinde görülebilir.Yukarda bahsedilen belirtiler böbrek kanseri dışındaki hastalıklarda da gözlenebilir. Bu belirtileri olan kişiler doğru teşhis ve tedavi için en kısa zamanda bir üroloji uzmanına başvurmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki erken dönem böbrek kanserlerinde hiçbir belirti olmayabilir. Bu nedenle doktora başvurmak için yukarda bahsi geçen belirtilerin ortaya çıkması beklenmemelidir. Zira erken dönemde yakalanan böbrek kanserlerinin tedavi başarısı ve buna paralel olarak da tedavi sonrası yaşam süresi çok daha yüz güldürücü olur.Bobrekler, karin ust bolgesinde bulunan ve idrari olusturan bir cift organdir. Olusan idrar ureter adi verilen iki ince borucuk araciligiyla idrar kesesine aktarilir. Bobrekler sirtta gogus kafesinin iki yaninda yer alirlar ve kuvvetli sirt adaleleri ve alt kaburga kemiklerince dis etkilere karsi korunurlar. Etrafinda Gerota kilifi adi verilen kalinca bir kilifla kapli olup ayrica da ust yuzeyi tipki bir elmanin dis kirmizi kabugu gibi bir zarla kaplidir. Ana atardamar (Aorta)dan gelen bir damarla kanlanirken, toplayici damari ana toplar damarlara (Vena Kava) bosalir. Vucutta metabolizma sonrasi olusan zararli maddeleri ve fazla suyu idrar yoluyla uzaklastirmak ana gorevidir. Bunun yanisira kan basincini (tansiyon) ayarlamada ve kan yapiminda da rol oynarlar. Bobrek kanseri genellikle 50-70 yaslari arasinda ortaya cikar. Erkekte kadina gore 2-3 kat daha fazla gorulur. Bobrek kanserinin nedeni henuz tam olarak bilinmemektedir. Bobrek kanseri turlerini iyi huylu ve kotu huylu olmak uzere 2 guruba ayiririz. Bobrekte en sik gorulen kitle basit bobrek kistleridir. Bobrek kisti iyi huylu bir kitle olup kanserden tamamen farklidir. Cogu zaman raslantisal olarak ortaya cikan bobrek kistleri insan yasamini hicbir zaman tehdit etmez. Bobrek kisti saptanan hastalar gereksiz yere panige kapilirlar ve tedavi arayisi icine girerler. Gercekte bobrek kistleri cogu zaman tedaviyi bile gerektirmezler, yalnizca izlemek hemen daima yeterli olur. Bobrek kanseri ise kotu huylu bir kitle olup, bobrek kistlerinin aksine insan yasami icin tehdit olusturabilmektedir. Renal hucreli kanser, bobrekte kani suzen ve idrar olusturan dokulardan koken alir. Bobrek kanseri buyudukce etrafinda yer alan lenf bezeleri, karaciger, kalin barsak ve pankreasa yayilabilir. Bunun yaninda, ana tumorden kopan tumor parcalari vuCudun diger uzak taraflarina giderek yerlesebilir (Metastaz).Bobrek kanserinin bilinen risk faktorleri:-Sigara-Aile oykusu-Diet-Yuksek tansiyon-Sismanlik-Mesleki risk faktorleri: Celik endustrisi, petrol, kadmiyum, kursun endustrisi calisanlari ve asbestoza maruz kalanlarda bobrek kanseri riski artmaktadir.-Radyasyon-Diyaliz: Kronik bobrek yetmezligi nedeniyle uzun sureli-Hemodiyaliz programinda olan hastalarda bobrek kisti ve bobrek kanseri riski daha fazladir.-Genetik: Von Hippel-Lindau hastaligi genetik gecisli bir hastalik olup beraberinde iki tarafli bobrek ve diger bazi organlarda kanser ortaya cikmasi soz konusu olabilir. Bu hastalar ve ailesi yakindan izlenmelidir.

Böbrek kanserinin bilinen risk faktörleri

Sigara Aile öyküsü Diet Yüksek tansiyon Şişmanlık Mesleki risk faktörleri: Çelik endüstrisi, petrol, kadmiyum, kurşun endüstrisi çalışanları ve asbestoza maruz kalanlarda böbrek kanseri riski artmaktadır. Radyasyon Diyaliz: Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle uzun süreli hemodiyaliz programında olan hastalarda böbrek kisti ve böbrek kanseri riski daha fazladır. Genetik: Von Hippel-Lindau hastalığı genetik geçişli bir hastalık olup beraberinde iki taraflı böbrek ve diğer bazı organlarda kanser ortaya çıkması söz konusu olabilir. Bu hastalar ve ailesi yakından izlenmelidir.

Kolon kanseri tedavisi

Kalın bağırsak kanserlerinin standart tedavisi cerrahidir, yani tümörlü bölge çevreden bir miktar sağlam doku ve lenf düğümleriyle birlikte çıkarılır. Bu konu çok önemli olup hayati önemi vardır. Yapılan çalışmalar, onkoloji prensiplerine uygun olarak ve deneyimli cerrahlar tarafından yapılan ameliyatların hastanın geleceği açısından en önemli faktör olduğunu göstermiştir.Kolon kanserinde ameliyattan sonra hastalığın evresine göre ek, koruyucu kemoterapi uygulanır. Örneğin, tümörün bağırsağa komşu lenf düğümlerine sıçradığı evre III vakalarda adjuvan kemoterapi artık tüm dünyada standarttır.Rektum kanserlerinde, anüse çok yakın tümörlerde anüsü iptal etmek ve karından dışkılamaya geçmek (kolostomi torbaları ile) bazen kaçınılmazdır. Ancak son yıllarda ameliyat öncesi radyoterapi ile birlikte kemoterapi uygulanması anüsün korunmasını önemli ölçüde sağlayabilmektedir.Diğer organlara yayılmış (metastatik) hastalarda, hastanın genel durumuna, yaşına, hastalığın yaygınlık derecesine bağlı olarak her üç tedavi yöntemi (cerrahi, kemoterapi, radyoterapi) devreye girebilmekte ve hastaların yaşam süresi uzatılmaktadır. Son birkaç yılda bulunan hedefe yönelik yeni biyolojik ilaçlar (bevacizumab, cetuximab) sayesinde tedavide başarı oranı artmıştır.

Kolon kanseri belirtileri

Kolon kanserinin başlangıç evresinde karında dolgunluk hissi, hafif ağrı, iştah kaybı, kilo kaybı, çabuk yorulma ve ishal ortaya çıkar. Ayrıca kabızlık olabilir. Kullanılan ilaçlara rağmen kabızlık devam edebilir. Bu evrede barsak henüz daralmamıştır ve belirtiler bağırsak kanseri tanısı koymak için yeterli değildir. Fakat hastada bu tip şikayetlerin olması hastanın mutlaka incelenmesini gerektirir. Görüntüleme yöntemleri kalın bağırsaktaki herhangi bir anormalliği ortaya koyar. Böylece herhangi bir hastalık varsa erken tanı konmuş olur ve hastaların geleceği açısından çok önemlidir. Başlangıç evresinde tespit edilmeyen kolon kanseri –ki sıklıkla ülkemizde bu evrede doktora başvurulmadığından saptanamaz- ilerler ve kalın barsak daralmaya başlar. Daralma ortaya çıkarsa bağırsaktan dışkı geçişi zorlaşır. Bağırsaktaki maddeler burada birikmeye başlar ve atılamaz. Barsak kokuşması ortaya çıkar. Barsak içeriği, bağırsağın kasılma sonucu ilerlemek ister fakat kanser kitlesi yüzünden bu işlem çok zordur. Bu yüzden hastada önce kabızlık daha sonra ağrı atakları başlar. Kolon kanseri tedavi edilmez ve daha da ilerlerse belirtiler ağırlaşır. Yorgunluk, kilo ve iştah kaybı belirginleşir. Hasta hiçbir şey yemek istemez. Kansızlık ortaya çıkar ve hastanın rengi atar. Bağırsak tamamen kapanır. Birkaç gün bu şekilde sürer. Daha sonra kanser kitlesi biraz delinir ve bağırsak içeriği atılabilir. Fakat bu olay her zaman böyle sürmez. Bir-iki defadan sonra bağırsak hiç açılmamak üzere kapanır. Hastanın durumu oldukça ağırlaşır. Kana zehirli maddelerin geçişi başlar. Bu dönemde başvuran hastaların karınları açılır ve tümörün ameliyatla alınıp alınamayacağı kararlaştırılır. Sıklıkla bu evrede tümörün çıkarılması çok zordur.

Cilt kanseri belirtileri

Uyarıcı Belirtilen Düzensiz sınırları olan küçük bir lezyon (yara, bere) ve vücutta veya kol ve bacaklarda kırmızı, beyaz, mavi veya mavi-siyah lekeler; cildin herhangi bir yerinde rengi inci beyazından siyaha kadar değişen yumru veya lezyonlar; avuç içi, ayak tabanı, el ve ayak parmaklarının uç kısımlarında koyu renkli lezyonlar; güneşe maruz kalmış cilt üzerinde daha koyu renkli beneklerle birlikte geniş kah-verengimsi lekeler; cildin herhangi bir yerinde kırmızımsı mor lekeler; ayak parmakları veya bacakta mor-kahverengi veya koyu mavi no-düller; yüz, kulak veya boyunda inci gibi veya mumlu gibi yumru veya şişler-, göğüs veya sırtta düz, ten rengi veya kahverengi yara izine benzer lezyonlar; yüz, kulaklar, boyun, eller veya kollarda pullu veya kabukla kaplı yüzeyi olan düz lezyon veya kırmızı nodul; herhangi bir bende görülen değişiklik veya iyileşmeyen bir yara. Kanser Riski Faktörleri: Kadın ve erkeklerde kızıl saç, açık cilt rengi veya gözlerin mavi olması; çocuklukta ciddi güneş yanığı olması; ailenin geçmişinde doğum lekeleri veya benler (displastik nevüs doğumda mevcut ben oluşumu sendromu.) Check-up Kuralları: Eğer yukarıda sıralanan uyarıcı belirtilere sahip herhangi bir cilt lezyo-nunuz varsa doktorunuza danışınız.

Deri kanseri tedavisi

Cerrahi tedavi Deri kanserlerinin çogu lokal anestezi ile yapilabilen kisa ameliyatlarla tedavi edilebilirler. Biyopsi amaci ile yapilan ameliyat biraz genis tutularak (eger bu islem ciddi bir nedbe birakmayacaksa) tani ve tedavi islemi ayni anda gerçeklestirilebilir. Yüzde özellikle göz kapagi, kulak ve burun gibi bölgelerde genis biyopsi yapma olanagi yoktur. Patoloji incelemede kanserin tümüyle çikarilmadigi veya kanser hücrelerinin yara kenarlarina çok yakin oldugu rapor edilirse, ikinci bir ameliyatla bölgenin daha genis çikarilmasi gerekebilir. Estetik ve fonksiyonel açidan risk tasiyan bu bölgelerde, önce sadece tani amaçli islem, ardindan tedavi planlanmalidir. Bulundugu yere bagli olmak kaydiyla küçük deri kanserlerinin çogunda yara dudaklari karsi karsiya getirilerek, yara primer kapatilabilir. Bunun mümkün olamadigi durumlarda, yaranin yakinindan hazirlanan deri flepleri veya kanser yüzde ise, tercihen kulak arkasindan alinan tam kalinlikta deri grefti yarayi kapatmak için kullanilir. Bazi hallerde, kansere uzak bölgeden hazirlanan flepler ile onarim gerekebilir Uygun yerlesimdeki deri kanserlerinin cerrahi olarak çikarilmasindan sonra, ince deri greftleri onarim için yeterli olabilir.Deri kanserlerinin cerrahi tedavisinde plastik cerrahi açisindan çok degisik seçenekler mevcuttur, önemli olan dogru cerrahinin planlanmasidir.Radyoterapi (isin-sua tedavisi) Deri kanserlerinin çogu isin tedavisine duyarlidir. Yüksek enerjili isinlar kanser hücrelerinin çogalmarini engeller ve bu hücrelerin ölümüne neden olurlar. Radyoterapi günde birkaç dakika süren ve tümörün ve hastanin genel durumuna bagli olarak toplam 2-5 haftayi kapsayan bir tedavi yöntemidir. Tedavinin cerrahiye göre daha uzun sürmesi bir dezavantaj olmasina karsin anestezi ve diger cerrahi yan etkilerin olmamasi bir avantaj olarak karsimiza çikmaktadir. Radyoterapi ile küçük deri tümörlerinde hastaligin kontrolü ve tedavi sansi cerrahi ile esittir. Iyi kalitede yapilmis radyoterapinin estetik sonuçlari da yüz güldürücüdür. Tedavinin yan etkileri açisindan bazi hastalarda tedavi sirasinda tedavi alaninda kizariklik, sulanma ve deride renk degisiklikleri görülebilir ve bu yan etkilerin büyük bir çogunlugu tedavi bitiminden birkaç hafta sonra iyilesir. Geç dönemde ise nadiren tedavi bölgesindeki derinin renginde ve yapisinda ( kuruluk, incelme, deri üzerinde ince kan damarlarinin olusmasi gibi) degisiklikler yaratabilir. Daha önceden radyoterapi yapilmis bölgede kanser yeniden gelisirse cerrahi tedavisinde bazi güçlükler dogabilirse de günümüz plastik cerrahi ameliyat teknikleri ile bu bir sorun olusturmamaktadir.Radyoterapi hastanin klinik durumuna, tercihine ve beklenen estetik sonuçlara göre farkli amaçlarla kullanilabilir;a. Biyopsi ile tamami çikariltilmis deri kanserinin patoloji raporunda cerrahi sinirlarda tümör hücresi saptanmis ve hasta tekrar ameliyat olmak istemiyorsa veya yapilacak cerrahi girisimin estetik sonuçlarinin iyi olmayacagi düsünülüyorsa radikal radyoterapi (kür saglamaya yönelik) uygulanir.b. Sadece tani amaci ile biyopsi yapilmissa ve hasta ameliyat istemiyorsa veya yapilacak cerrahi girisimin estetik sonuçlarinin iyi olmayacagi düsünülüyorsa radikal radyoterapi uygulanir.c. Ameliyat öncesi radyoterapi yapilarak büyük tümörlerin küçültülmesi ve ameliyata uygun hale getirilmesi amaciyla radyoterapi uygulanabilir ve ameliyatta tümör çikarilip genellikle plastik cerrahi yöntemleri ile kapatilir.d. Ameliyat sinirlarini geçmis hastalarda radikal veya palyatif (kür saglamaya yönelik olmayan ve hastanin yakinmalarinin giderilmesine yönelik) radyoterapi uygulanabilir. Radyoterapinin özel bir sekli olan brakiterapi (-interstisyel radyoterapi-doku içine radyoaktif tellerin yerlestirilmesi ve yeterli tedavi yapildiktan sonra bu tellerin çikarilmasi) ile dudak kanseri gibi bazi özel lokalizasyonlarda iyi fonksiyonel ve estetik sonuçlar alinmaktadir. Küretaj (kazima) ve elektrikle kurutma Deride kanserli bölge kasik seklindeki bir küretle kazinir, özel bir cihazdan saglanan elektrik akimi ile kanama durdurulur ve kanser hücreleri öldürülür.Sonunda düz,beyaz bir iz kalir. Bu islem deri kanserlerine aliskin bir deri hastaliklari uzmani tarafindan yapilmalidir. Dondurma yöntemi ile tedavi (cryosurgery) Küçük deri kanserlerinin tedavisinde asiri soguk kullanilabilir.Sivi nitrojen tümör üzerine uygulanir,anormal hücreler ölür.Buzlarin çözülmesinden sonra ölü dokular vücuttan ayrilir. Islemin ikinci kez uygulanmasi gerekebilir. Bu islem genellikle acitmaz,uygulanan bölgede agri ve sislik olabilir.Iyilesme sonrasi beyaz bir iz kalabilir. Kesinlikle bu konuda uzman bir doktor tarafindan uygulanmasi gereken bir tedavidir. Lokal kemoterapi Krem yada losyon seklindeki antikanser ilaçlar aktinik keratozda oldugu gibi yüzeyel deri kanserlerinde de lokal olarak kullanilabilir. Fluorouracil (5-FU) birkaç hafta boyunca hergün lezyon üzerine uygulanir.Uygulama sirasinda yogun inflamasyon görülür,zamanla geçer, genellikle iz kalmaz.

Deri kanseri korunma

Bütün dünyada deri kanseri en sık görülen kanser tipi olup, kanser nedeniyle meydana gelen ölümlerin % 2’sini oluşturur. Başlıca üç tip deri kanseri bulunur. Bunlar : Skuamöz hücreli karsinom (Melanoma olmayan deri kanseri de denir), bazal hücreli karsinom ve melanomadır. Bazal hücreli karsinom ve skuamöz hücreli karsinom deri kanserinin en sık görülen iki tipidir. Genellikle iyi seyreden, kanserler içinde en yüz güldürücü sonuçların alındığı kanser tipleridir. Melanoma ise daha saldırgan seyirli bir deri kanseri olup, diğerlerine göre daha kötü huyludur. Ultraviyole (UV) ışını, radyasyona maruziyet yada derinin UV ışınına duyarlı olmasının deri kanseri için risk faktörü olduğu bilinmektedir. Bununla beraber maruziyetin tipi (yüksek şiddette, bazen ya da sürekli) ve şekli (devamlı ya da aralıklı) deri kanserinin tipleri için değişik olabilir. Deri kanserine yatkınlığı olan (kanser öcüsü lezyonların olması, hassas deri tipi) kişilerde, derinin güneşe maruziyetinin azaltılması deri kanserinden korunmada esas temeli oluşturmaktadır. UV ya da radyasyon maruziyeti ile deri kanserinin önlenmesi konuları gözlem ve çalışmalara dayanmaktadır. Bu çalışmalara göre melanoma olmayan deri kanserlerinde güneşe maruziyetin bir risk faktörü olduğu ortaya konmuştur. Güneş ışınları ile derisi bronzlaşmayan ancak kolayca yanan kişilerin kanser riski yüksektir. Ancak koruyucu krem veya giysiler kullanılarak UV radyasyon maruziyetini veya maruziyet süresini azaltmanın melanoma olmayan deri kanserlerinde kanser oluşum sıklığını azaltıp azaltmadığı kesin olarak bilinmemektedir. Düzenli olarak güneş önleyici kremlerin kullanılmasıyla solar keratoz adı verilen ve skuamöz hücreli karsinomun öncülü olan lezyonların azaldığı ve varolan lezyonların gerilediği gösterilmiştir. UV radyasyon maruziyeti ile melanomanın ilişkisi net olarak bilinmemektedir. Zaman içinde yavaş yavaş güneş maruziyetine kıyasla aralıklı olarak ani güneş maruziyetinin çok daha fazla hasar verici olduğu düşünülmektedir. Özellikle çocukluk yada gençlikteki güneş ışığına ani maruziyetler çok daha tehlikelidir. Güneş yanıklarına yönelik koruma amaçlı ürünlerin UV radyasyon nedeniyle meydana gelen melanomayı önlemediği saptanmıştır. Yanmaya meyilli deriye sahip olma, fazla sayıda iyi huylu melanostik yada atipik benin olması gibi değiştirilemeyen faktörler de melanoma gelişimi için risk faktörü oluşturmaktadır. UV radyasyon maruziyetinin azaltılmasında ki en iyi silah; güneşten korunma konusunda eğitim yapılmasıdır. Bu yolla kişiler bilinçlendirilmekte ve deri kanserlerinin gelişim riski azaltılabilmektedir. Melanoma ile ilişkili olarak kişinin kendi kendini muayenesinin, özellikle riskli kişilerde yararlı olduğunu öne sürmüşlerdir. Izotretinoin, beta-karoten gibi kimyasal olarak önleyici ajanların etkinliği, melanoma olmayan deri kanseri riski yüksek olan kişilerde değerlendirilmiştir. Kseroderma pigmentozumlu hastalarda yüksek doz izotretinoin’in yeni kanserleri önlediği gösterilmiştir. Ancak; önceden bazal hücreli karsinom nedeniyle tedavi almış olan kişilerde uzun dönem izotretinoin tedavisinin yeni bazal hücreli karsinomu önlemediği fakat ızotretinoin’in yan etkilerinin ortaya çıktığı gösterilmiştir. Daha önceden melanoma olmayan deri kanseri nedeniyle tedavi edilmiş hastalarda uzun dönem beta-karoten kullanılmasının yeni deri kanseri gelişimini önlemede yararı olmadığı saptanmıştır. Günümüzde antikanserojen olarak popüler bir mineral olan selenyumun da uzun süreli kullanılmasının basal hücreli yada squamöz hücreli karsinomu önlemede ciddi bir etkisi olduğu gösterilememiştir.

Deri kanseri belirtileri

Derideki herhangi bir değişiklik kanser açısından uyarıcıdır. Deri üzerinde zaman zaman açılıp kapanan bir yara ya da kabarıklık deri kanseri belirtisi olabilir. Buna kaşınma, akıntı, kanama ve kabuklanma eşlik edebilir. Deri kanseri küçük, düz yüzeyli, parlak ve soluk değişiklikler şeklinde kendini gösterebilir veya üzeri düzensiz, kuru veya pul pul dökülen yassı, kırmızı nokta şeklinde de başlayabilir. Kesin teşhis için, doku örneğinin alınıp (biyopsi) patolojik inceleme yapılması gerekir. Deri kanserleri çoğunlukla görünebilen yerlerde olduğundan tanınması, uzun araştırmalara ve tetkiklere gerek olmaksızın teşhis konması kolaydır. Erken tanının önemi yanında , esas üzerinde durulması gereken nokta konunun ciddiye alınması ve uzman gruplar tarafından uygun tedavi yönteminin seçilmesidir. Klinik gözlemler, ülkemizde deri kanserlerinin hasta ve sağlık personeli tarafından yeterince ciddiye alınmadığı yönündedir. Oysa, uygun teknikle tedavi edildiği takdirde deri kanserlerinde iyileşme yüzde yüze yakındır. Erken tanı ile tedavi maliyetleri düşecek, iş gücü kaybı azalacak ve tedaviye bağlı estetik ve fonksiyonel kayıplar hiç görülmeyecek veya minimal olacaktır. Kampanyalarla ve medya aracılığı ile halkın ve sağlık personelinin eğitimi deri kanserinin erken dönemde yakalanmasına imkan verecektir. Burada üzerinde durulması gereken iki önemli nokta vardır; 1. Kişinin kendi derisini kontrol etmeyi öğrenmesi, 2. Sadece cildiye uzmanlarının değil tüm hekimlerin, hasta başka nedenlerle müracaat etse bile, hastanın deri muayenesini yapması, risk gruplarını deri kanserleri konusunda uyarması ve yönlendirmesidir. Deriden çok değişik isimler altında kanser gelişir. Sık rastlananlar, derinin en dış tabakası olan epidermisteki skuamöz hücrelerden kaynaklanan skuamöz hücreli kanser (SHK) ve bu hücrelerin daha derin kısmında yer alan ve bazal hücreler diye adlandırılan yuvarlak hücrelerden kaynaklanan

Mesane Kanseri nedir?

Kanser kelimesi herkesi korkutan bir kelimedir. Ancak özellikle mesane kanseri bu kadar korkutucu olmamalıdır çünkü erken tanı ve tedavide genellikle tam olarak iyileşme söz konusudur. Genellikle 50-70 yaş arasında sıktır ve erkeklerde kadınlardan 3 misli daha fazladır.Erkek mesane kanseri olması riski kadınlardan üç kat daha fazladır. Amerika da her yıl yaklaşık kırk bin yeni mesane kanseri olayı teşhis edilir ve onbeş binden fazla ölümün nedeni bu hastalıktır. Mesane kanseri kırk yaşın altındakilerde nadiren görülür. Bunun en azından çevresel faktörlerle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu hastalık sigara içenlerde boya, kimya ve lastik sanayiinde çalışan işçilerde daha fazla görülür.Mesane (idrar torbası) idrarın birikmesi ve boşalmasını sağlayan organımız olup, mesaneyi oluşturan hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmasına da mesane kanseri denir.Eğer bu hücre çoğalması yalnızca mesanenin yüzeysel katmanı ile sınırlıysa buna yüzeysel mesane kanseri denir. Eğer hücre çoğalması derinleşip kas ve yağ tabakasına da geçerse buna derin (invaziv) mesane kanseri denir. Kas tabakasına geçmiş mesane kanseri çevre dokulara yayılabilir. Kan dolaşımı sayesinde uzak metastaz yapabilir, akciğer, karaciğer gibi organlara atlayabilir

Testis kanseri tedavisi

Kanserin tipine ( seminom, nonseminom) ve evresine göre değişik tedavi yöntemleri mevcuttur.Seminomlar sperm üreten hücrelerden kaynaklanırlar ve testis kanserlerinin yaklaşık % 50 sini oluştururlar. Nonseminomlar ise teratokarsinom, embriyokarsinom vs. farklı tip tümörlerden oluşur. Ayrıca hastanın yaşı ve genel sağlık durumu da tedavi yönteminin seçilmesinde etkili olmaktadır. Uygulanan 4 çeşit tedavi vardır: Cerrahi Tedavi: ( radikal inguinal orşiektomi) Bütün testis ve çevre dokusu cerrahi olarak çıkarılır. Karın bölgesşndeki lenf düğümleri de birlikte çıkarılır. Bir testisi alınmış kişilerin diğer testisinde de % 2-5 oranında kanser gelişme rski vardır.Radyasyon Tedavisi: Seminomlar radyoterapiye oldukça duyarlıdır. Nonseminomlar ise duyarlı değillerdir.İlaç Tedavisi (Kemoterapi): Genellikle nonseminomlarda cerrahi tedaviden sonra en az yan etkisi olan ilaçlar seçilerek ( cisplatin, etoposide vs.) kemoterapi yapılır.Kemik İliği Nakli: Bu tedavi şekli henüz araştırılma aşamasındadır. Hastadan alınan kemik iliği kanser hücrelerini öldürücü bir ilaçla işleme tabi tutulur ve dondurulur. Dondurulmuş ilik daha sonra venlerden iğne ile vücuda verilir.
TEDAVİYE BAĞLI YAN ETKİLER

ERKEN DÖNEM25 Gy dozunda uygulanan radyoterapide yoğun yan etkiler gözlenmesi nadirdir. Bulantı, iştahsızlık, diyare izlenebilir. Kemoterapiye bağlı olarak erken dönemde bulantı kusma, halsizlik, nötropeni ve allopesi gözlenir.GEÇ DÖNEM25-35 Gy dozlarında da geç etkiler sık izlenmez. Tedavi sırasında böbreğin aldığı doza dikkat edilmelidir. İkincil malignite oluşması oldukça nadir olup en erken tedaviden 10 yıl sonra gözlenebilir.
Kemoterapiye bağlı oligospermi, ikincil lösemi, renal fonksyon bozukluğu, işitme kaybı (sisplatin içeren rejimlerde), pulmoner toksik etkiler (bleomisin içeren rejimlerde) gözlenebilir.
TEDAVİ SONRASI YAŞAM
Çoğu erkek bir testisinin alınması ile kısır kalacaklarını veya cinsel aktivitelerinin yok olacağını sanır. Ancak bu yanlıştır. Alınan testisin yerine skrotum içine konulan ve normal testis görünümü veren protez testis takılabilir. Lenf bezlerinin alınması penisin sertleşmesini veya orgazmı olumsuz etkilemez ancak kısırlığa sebep olabilir. Bu bazen ilaçlarla düzeltilebilir.Radyoterapi de spermleri öldürücü etki gösterebilir. Genellikle tedaviden birkaç ay sonra düzelme görülür ancak yinede tedaviden önce önlem olarak sperm bankasında sperm dondurulması önerilebilir.

Testis kanseri belirtileri

Testiste yumru veya şişme; ** Muhtemelen bölgesel ağrı veya hassasiyet; ** Testiste ağırlık hissi (bazen) Testis kanseri çoğunlukla, sperm üreten hücrelerde başlar. Kanser ilk olarak testiste bezelye büyüklüğünde sert bir yumru olarak dikkat çeker. Bu yumru genellikle dokunulduğu zaman acımaz. Erken safhalarda başka semptom yoktur. Birçok erkek tümörü kendisi keşfeder.Ne kadar erken keşfedilirse o kadar iyidir. Genellikle kanser sadece tek testisi etkiler. Testis kanseri genç erkeklerde, özellikle 15-35 yaşlarında siyah erkeklere kıyasla beyaz erkekler arasında daha çok görülür. Eğer testislerin biri veya her ikisi doğumda inmemişse, ilerde her iki testis içinde kanser riski daha büyüktür. Erken tespit edilerek tedavi deilirse, kanser iyileşebilir.Testislerde ağrısız bir yumrunun olması. Spermde kan olması. Testislerde ağrı. Testislerde sertleşme veya şeklinde (şişme/küçülme) değişme . Skrotumda (testisleri taşıyan deride) sıvı birikmesi. Kasıkta veya belin alt tarafında ağrı. Göğüslerde büyüme ve hassaslık. Bunlar kanser dışındaki durumlar içinde belirti olabilir. Bu belirtilerden herhangi biri varsa doktorunuza görünün.

Testis kanseri nedir?

Testis kanseri genç erkeklerde en yaygın olan kanserdir (15-35 yaşları). Vakalar nadirdir ve genellikle tedavi edilebilir. Testisler, penisin arkasında asılı şekilde genellikle iki tanedir ve aşırı hassastırlar. Sperm üretmeye ilave olarak testosteronun (erkeklik hormonu) çoğunu üretirler.
Testisler kaygan, oval şekilde, katıdır ve herhangi bir değişiklik var mı diye ayda bir kere muayene edilmelidir.estis kanseri çoğunlukla, sperm üreten hücrelerde başlar. Kanser ilk olarak testiste bezelye büyüklüğünde sert bir yumru olarak dikkat çeker. Bu yumru genellikle dokunulduğu zaman acımaz. Erken safhalarda başka belirti yoktur. Birçok erkek tümörü kendisi keşfeder. Ne kadar erken fark edilirse o kadar iyidir. Genellikle kanser sadece tek testisi etkiler.

Yumurtallık Kanseri tedavisi

Hastalığın yaygınlığı, hastanın yaşı ve genel durumu tedavi şeklini etkilemektedir. Over kanserinin klasik tedavisi cerrahi ve ardından yapılan ilaç (kemoterapi) tedavisidir. Bazı durumlarda hastanın şikayetlerini gidermek için radyoterapide (ışın tedavisi) uygulanabilir.Cerrahi yaklaşımda ya “histerektomi ve iki taraflı salpingo- ooforektomi” denilen hem rahim hem de iki yumurtağın alınması, ya da “debulking” denilen ve gerekli ameliyatın yapılamağı yaygın hastalıkta mümkün olduğunca tümör dokusunun çıkartılması gibi yaklaşımlar söz konusu olabilir. Laparotomi öncesi tanı konulabilmişse ve hastalığın cerrahi olarak tam çıkartılması mümkün olamayacaksa önce ilaç tedavisi ile tümör küçültülüp sonra gerekli operasyon tamamlanır. Nadir durumlarda hastalık tek yumurtalık ile sınırlıysa ve hasta genç ve doğurmak istiyorsa; yalnızca hastalıklı yumurtalık alınır.Ameliyattan sonra, anti-kanser ilaçların verilmesine kemoterapi denir. Bu tedavi ağızdan ilaç yutma, damardan serumla ilaç verilmesi veya karın içine serumla ilaç verilmesi gibi çeşitli şekillerde olabilir. Kemoterapi genellikle ayaktan uygulanır, hastanede yatmaya gerek yoktur. Kemoterapi ilaçları bazı istenmeyen yan etkilere neden olabilir. Uygulanan ilaçlara göre değişiklik göstermekle birlikte bulantı-kusma, saç dökülmesi, kas ağrısı, ağız yarası, infeksiyona eğilim, halsizlik en sık rastlanan yanetkilerdir. Yan etkileri gidermek için bazı yardımcı ilaçlar vardır. Kemoterapinin kan hücrelerine ve organlara olan yanetkileri düzenli yapılan kan tetkikleri ile izlenir.

Yumurtallık Kanseri riks faktörleri

Yumurtalık kanserinde genetik ve çevresel (beslenme, ilaçlar, talk pudrası, enfeksiyonlar vb) pek çok risk faktörü ortaya atılmıştır.·İki 1.derece akrabada (anne,kızkardeş ) yumurtalık kanseri varsa yumurtalık kanserine yakalanma ihtimali %50’dir.Tek bir 1.derece akrabasında yumurtalık kanseri olanlarda risk,ailesinde hiç kanser olmayanlara göre 2-4 kat artmaktadır.·Evlenmemek, doğum yapmamak, gebe kalmamak veya geç çocuk sahibi olmak, çocuğunu emzirmemek riski artırmaktadır.·Yumurtlama ilaçları kullanarak kısırlık tedavisi görenlerde riskin arttığını ileri süren araştırmalar vardır.·Talk(pudra) kullananlarda daha fazla yumurtalık kanseri görüldüğü bildirilmiştir.·Doğuştan var olan bazı genetik bozukluklarda (46 XY kadın ) 30’lu yaşlarda %25’e varan yumurtalık kanseri görülmektedir.·İlk gebeliğin genç yaşlarda olması ve emzirme riski azaltır.·Doğum kontrol hapı kullanmak ve tüplerin bağlanması riski azaltmaktadır.·Over kanserlerinin %5 inin ailesel geçişli olduğu kabul edilmektedir (Lynch 2 sendromu , herediter kolorektal kanser ailesi). Bu hastalarda çok sayıda organda kanserler (yumurtalık, kalın bağırsak , rahim içi, meme) görülür. BRCA-1 geni, meme ile birlikte yumurtalık kanserine de yatkınlık sağlar. Bu geni taşıyan ABD deki kadınların 50 yaşına kadar %67 oranında meme yada over (yumurtalık) kanserine yakalanma riski taşıdığı hesaplanmıştır.

Yumurtallık Kanseri belirtileri

Genel olarak sinsi seyreden bir hastalıktır ve özel bulguları yoktur. Yumurtalık kanseri olan hastalar %70-80 oranında kanser ileri evrelere geldiğinde tanı alırlar. Hastayı hekime getiren şikayet genellikle karın ağrısı ve karın şişkinliğidir. Mide-bağırsak belirtileri (mesaneye ve barsaklara yaptığı bası nedeniyle sık idrara çıkma, kabızlık,ishal,bulantı, kusma, geğirme, iştahsızlık) genellikle başka hastalıklara bağlanarak tanı konulamamaktadır veya geç konulmaktadır.Adet düzensizliği, vaginal kanama, nadir olarak büyük bir kistik kitlenin sapı etrafında dönmesi veya yırtılması sonucu gürültülü bir tablo ortaya çıkıp acil servislerde tanı konabilir.

Yumurtallık Kanseri nedir?

Over kanseri, kadınlarda görülen tüm kanserlerinin % 4’ünü, genital kanserlerin %20-25 ini olusturur. Kadınların %1-2 ’sinin hayatının bir döneminde yumurtalık kanserine yakalanacağı hesaplanmıştır. En çok öldüren kadın genital kanseridir. Tanının genellikle geç konulabilmesi, nedenlerinin tam bilinmemesi ve uygun korunma yöntemi gelistirilemediğinden, hastaların %60-70’ i tedavilere rağmen 5 yıl içinde kaybedilmektedir.Son 30 yılda tedavideki gelişmelere rağmen, 5 yıl yaşama şansı %38’den ancak %43’e çıkabilmiştir.Hastaların %80’i menapozdadır ve daha çok 60 yaş cıvarında görülür. 45 yaştan önce daha az ve çocukluk çağında (tüm yumurtalık kanserlerinin %1’den daha azı) nadiren görülmektedir.

Rahim kanseri tedavisi

Doktorların çoğu histerektomi (rahmin alınması), tavsiye ederler. Fallop tüplerinin ve yumurtalıkların da alınması gerekir, çünkü kanserin bu organlara da yayılma eğilimi vardır.RadyasyonKanser rahmin ötesine de yayılmışsa, ameliyattan sonra radyasyon tedavisi yapılmalıdır. Bazen ameliyat yerine radyasyon kullanıldığı da olur. Bu, genel anestezi altındayken vajina veya rahime bir alet veya radyum yerleştirilerek yapılan derin bir radyoterapidir. Radyum vücudun içinde birkaç gün kalır ve bu süre içinde hastanede yatılması gerekir. Bazen de birkaç yöntem bir arada kullanılır.İlaçEğer kanser vücudunuzun başka yerlerine metastaz yapmışsa (yayılmışsa), projesteron büyümeyi genellikle durdurur. Bu 2-3 yıl içindir, hatta bazen daha bile uzun olabilir. Başka antikanser ilaçlar da kullanılabilir.

Rahim kanseri teşisi

Rahim kanseri erken safhalarda belirti göstermez. PAP Smear testi, olayı vakaların yarısından daha azında yakalayabilir ve muayene sırasında da farkedilmez. İlk işaret vajinada kanamadır.Belirtiler varsa, doktor endometriyal biopsi yapar. Doktor muayenehanesinde genellikle anesteziye gerek olmaksızın, rahimin iç yüzeyinden, analiz edilmek üzere küçük bir parça alır. Rahim kanseri varsa, biopsi çoğunlukla bunu tespit eder.Daha kesin bir teşhis için kürtaj gereklidir. Doktor rahimin iç yüzeyini hafifçe kazıyarak analiz etmek üzere doku örnekleri alır. Bu işlem için herhangi bir şekilde anestezi gerekir ve bu genellikle hastanede, gece yatmadan, yapılır. Eğer kanser olduğu belirlenirse ve rahimden öteye yayıldığını düşündürecek bir neden yoksa, doktor birtakım testler yaparak başka tümörler olup olmadığını araştırır.Genellikle yavaş ilerleyen ve teşhis edildiğinde hala yayılmamış olma ihtimali yüksek olan bir türdür. Bu da, yakalanan kadınların çoğunlukla tedavi edilebildiği anlamına gelir. Erken teşhis edildiğinde, en az 5 yıl kurtulma ihtimali % 88dir. Çevredeki dokulara yayıldığında bile bu oran % 75 dir. Nadiren tümörün hızla büyüyen öldürücü bir cins olması halinde, sonuç bu kadar iyi olmayabilir.

Rahim kanseri belirtileri

- Menopozdan önce ağır kanamalı adetler veya iki adet arasında kanama;- Vajinadan pembe, sulu bir akıntı.Şişmanlık endometriyal kansere zemin hazırlar. Hatta tedaviyi de (ameliyat ve ışın tedavisi) zorlaştırır.Günümüzde, östrojen takviyesi yöntemi çok daha düşük dozda östrojeni, ayın belli bir kısmında projesteronla birlikte kullanarak uygulanmaktadır. Bu nedenle, uygun bir östrojen tedavisi görüyorsanız, bu sizin nüfusun geri kalan çoğunluğundan daha fazla kanser riskine sokmaz. Ancak menopoz belirtilerine karşı östrojen tek başına alınırsa kanamaya neden olabilir. Bu kanama endometriyal kanserin sebep olduğu bir kanamayla karıştırılırsa, teşhis gecikir.Rahim kanserine yakalanma ihtimali yüksek olan kadınlar; hiç doğum yapmamış olanlar, 52 yaşında h~l~ adet görenler, kısırlık veya düzensiz adet problemleri olanlardır. Doğum kontrol hapı kullanan kadınların endometriyal kanser olma ihtimalleri azalır.

Rahim kanseri nedir?

Rahim kanseri en sık rahmin iç tabakasını oluşturan endometrium dediğimiz tabakasından gelişmektedir. Bu tabaka her menstruel siklusda (adet dönemi) değişikliğe uğrar. Menopoz döneminde ise rahmin iç tabakası olan endometriumda meydana gelen değişimlerle sonlanır. Rahim kanseri, endometrium tabakasındaki hücrelerin kontrolsuz çoğalması sonucu oluşur.Oluşan kanser hücreleri lenf bezlerine, çevre organlara veya kan akımı ile uzak bölgedeki organlara ulaşabilirler. Daha seyrek görülen rahim tümörü ise sarkomlardır. Bu tümörler rahmin kas tabakasında oluşur.

28 Aralık 2007 Cuma

Baş ve Boyun kanseri teşisi

Ağızda uyuşukluk hissi
Ağızda veya boğazda kanama
Ağızda şişlik veya yumru
Birkaç haftadır iyileşmeyen yara veya zaman zaman yara haline gelen veya kanayan kırmızı yada beyaz
Yutma veya çiğnemede ağrı veya zorluk
Boğazda veya yüzün bir bölümünde devam eden ağrı veya his kusuru
Devam eden ses kısıklığı veya kötü telaffuz gibi seste değişiklik
Nefes alma güçlüğü
Devam eden burun tıkanıklığı veya burun kanaması
Göz çevresinde şişlik veya çift görme
Yüzde veya üst çenede ağrı
Devam eden kulak ağrısı,kulak çınlaması veya duyma güçlüğü
Boyun lenf bezlerinde şişme.Bazı hallerde boyun lenf bezlerinin büyümesi baş-boyun kanserlerinin ilk belirtisi olabilir.

Baş ve Boyun kanseri tedavisi

Baş boyun kanserlerinin tedavisi, vücut için çok önemli bölgelerde dağılımı da göz önüne alındığında çoğu zaman özel tedavi ekibi gerektirir. Kulak Burun Boğaz ,Radyoterapi, Medikal onkoloji uzmanlarının yanında plastik cerrahi uzmanı da baş-boyun tümörleri tedavi ekibinin devamlı elemanıdır. Plastik cerrahi kimi tümörlerin tedavisinde doğrudan yer alırken (dudak,diş eti,yanak,ağız tabanı vb) , kimi tümörlerin tedavisinde ,tümör çıkarıldıktan sonra oluşan yarayı (orofarink,hipofarinks vb ) kapatma görevini üstlenir.
Başarılı bir onarım için hastanın ameliyat öncesi iyi değerlendirilmesi ve her hasta için tedavi programı yapılmalıdır.Tümörün evresi ve prognozu,hastanın yaşı,cinsiyeti,vücut alışkanlığı ve fonksiyon durumu ,donör alan (onarım yapmak için yama-parça alınan bölge) ve hastanın sosyoekonomik durumu tedavi planlamada çok önemlidir.
Hiçbir rekonstrüktif işlem yeterli tümör rezeksiyonunun önüne geçemez.Baş-boyun kanserlerinin rekonstrüksiyonunda ilk öncelik güvenliktir. Aşağıdaki işlemler rekonstrüktif merdiven göz önüne alınarak sıralanmıştır.
1. Primer kapama2. Sekonder yara iyileşmesi3. Deri grefti4. Flepler: Lokal,bölgesel ve serbest doku aktarımı (mikrovasküler doku transferi, free flap)

Baş ve Boyun kanseri sebebi

Deri tümörleri güneşe maruz kalma ile ilgilidir. Diğer baş-boyun kanserleri ,sigara içilmesi,tütün çiğnenmesi,alkolizm ve kötü beslenme sebepler arasındadır. Nazofarinks kanseri gibi bazı kanserlerde Epstein-Barr virusu gibi özel faktörlerle ilişki vardır. Baş boyun kanserleri erkeklerde ve 50 yaşın üstünde daha sık görülür.

Baş ve Boyun kanseri nedir?

Uyarıcı işaretlerin bilinmesi:Tütün en çok önlenebilir nedenidir. Her yıl ABD’de 200.000’den fazla insan sigara ile ilişkili hastalıklardan ölmektedir. İyi haber bu sayının sigarayı bırakan Amerikalı sayısındaki artışla beraber düşmesidir. Kötü haberse bazı sigara içicilerinin dumansız tütün, çiğnenebilir tütün kullanımına yönelmesidir ki bunun güvenli bir alternatif olabileceği düşünülse de bu doğru değildir. Bu yalnızca kişideki kanser riskini akciğerlerden dudağa taşır. Akciğer kanseri görülme sıklığı azalırken baş boyun kanseri sayısında artış görülmektedir.
Baş boyun kanserleri erken yakalanırsa tedavi edilebilirler. Baş boyun kanseri erken belirti vermesi özelliği erken tanı konulabilmesini sağlar. Muhtemel uyarıcı işaretleri bilmeli ve doktorunuzu mümkün olan en kısa zamanda uyarmalısınız.
Baş boyun kanserlerinin başarılı tedavisinin erken teşhise bağlı olduğunu unutmayın. Uyarıcı bir takım belirtilerin bilinmesi baş boyun kanserinde yaşamınızı kurtarır.

İnce bağırsak kanseri nedir?

Kanser; anormal vücut hücrelerinin başıboş kontrolsüz bir şekide üremeleri ile meydana gelen bir çeşit hastalıktır. Başka bir deyişle vücutta meydana gelen kötü tümörlere kanser denir. Kanser hücreleri, ya etraftaki dokuları istila ederek ya da ak veya kırmızı kan damarları ile vücudun diğer taraflarına yayılır. Buna metastaz (yavrulama) denir. Kanserin esas nedenini bilinmemekle beraber, hava kirliliği, ve sigaranın kansere zemin hazırlayıcı oldukları ileri sürülmektedir. Kanserden korkmayınız, geç kalmaktan korkunuz! Bu nedenle aşağıdaki belirtilerin biri görüldüğü zaman doktora başvurunuz. - Makat veya rahimden gelen anormal kanama veya akıntılar - Göğüslerde veya vücudun herhangi bir yerinde görülen ve ele gelen şişlik veya sertlikler - İyileşmeyen yaralar - Ses kısıklığı veya belirli bir sebebi olmayan öksürük - Yutma güçlüğü ve hazım bozuklukları - Ben ve siğillerde görülen değişmeler. Bu işaretlerin herhangi biri iki haftadan fazla devam ederse mutlaka doktora başvurmak gerekir. Kanserin görüldüğü yerler aşağıda gösterildiği şekilde tespit edilmiştir. - Beyin ve omurilikte %1 - Ciltte %10 - Tenasül yollarında, erkeklerde %10, kadınlarda % 6 - Memelerde %14 - Sindirim sisteminde %25 - Solunum yollarında, erkeklerde %2, kadınlarda %3 - Karaciğer ve safra kesesinde %3 - Diğer organlarda %8 Bu bilgilerin ışığı altında, akciğer, deri, dil, dudak, gırtlak, mide, incebağırsak, kalınbağırsak, mesane, meme, ve prostat daha fazla görüldüğü söylenebilir. Kanser tedavisinde uygulanan makro biyotik gıda rejiminin çok etkili olduğu, bu rejimi uygulayan hastaların iyileştikleri ve sağlıklı kimselerin de kanser olmadıkları ileri sürülmektedir. Makro-biyotik Gıda Rejimi: Bir günlük gıdanın, %60'ı buğday, arpa, mısır, darı, esmer pirinç veya çavdar unundan yapılmış gıdalardan seçilir. %23-25'i hayvan gübresiyle gübrelenmiş bahçelerden toplanmış taze ve olgun meyvelerden, patates, patlıcan, ıspanak, veya domatesten seçilir. %5-10'u tahıl veya sebze çorbalarından seçilir. %10-15'I deniz ürünleri arasından veya soya fasulyesi, taze fasulye, kırmızı pancar veya şalgamdan seçilir. Haftada bir kere beyaz etli balık yenebilir. Ancak her hafta pişirme şeklini değiştirmek gerekir. Haftada iki kere de fazla şekeri olmayan meyveler yenebilir. Çay içilebilir. Aşağıdaki yiyecek ve içecekler de yasaktır. Beyaz unla yapılmış ekmek, pasta gibi şeyler, beyaz pirinç, tavuk, peynir, yumurta, konserveler, dondurulmuş yiyecekler, şeker, üzüm, şekerli meyve suları, olgunlaşmış meyve ve sebzeler, kuru fasulye, ve kuru bezelye, mercimek, mantar, pekmez, bulama, çikolata, kakao, gazoz dahil bütün meşrubatlar, ve alkollü içecekler, turşu, sirke, hardal, sofra tuzu, bayat yiyecekler, sığır eti. Yukarıda anlatılan gıda rejimi hiç aksatılmadan uygulanmalıdır.

Deri kanseri nedir?

Deri kanserleri çoğunlukla görünebilen yerlerde olduğundan tanınması, uzun araştırmalara ve tetkiklere gerek olmaksızın teşhis konması kolaydır. Erken tanının önemi yanında , esas üzerinde durulması gereken nokta konunun ciddiye alınması ve uzman gruplar tarafından uygun tedavi yönteminin seçilmesidir.Klinik gözlemler, ülkemizde deri kanserlerinin hasta ve sağlık personeli tarafından yeterince ciddiye alınmadığı yönündedir. Oysa, uygun teknikle tedavi edildiği takdirde deri kanserlerinde iyileşme yüzde yüze yakındır. Erken tanı ile tedavi maliyetleri düşecek, iş gücü kaybı azalacak ve tedaviye bağlı estetik ve fonksiyonel kayıplar hiç görülmeyecek veya minimal olacaktır.
Kampanyalarla ve medya aracılığı ile halkın ve sağlık personelinin eğitimi deri kanserinin erken dönemde yakalanmasına imkan verecektir. Burada üzerinde durulması gereken iki önemli nokta vardır;
1. Kişinin kendi derisini kontrol etmeyi öğrenmesi,
2. Sadece cildiye uzmanlarının değil tüm hekimlerin, hasta başka nedenlerle müracaat etse bile, hastanın deri muayenesini yapması, risk gruplarını deri kanserleri konusunda uyarması ve yönlendirmesidir.
Deriden çok değişik isimler altında kanser gelişir. Sık rastlananlar, derinin en dış tabakası olan epidermisteki skuamöz hücrelerden kaynaklanan skuamöz hücreli kanser (SHK) ve bu hücrelerin daha derin kısmında yer alan ve bazal hücreler diye adlandırılan yuvarlak hücrelerden kaynaklanan bazal hücreli kanser (BHK)dir.

Cilt kanseri nedir ve tedavi yöntemi nelerdir

Bütün kanser türleri içinde deri kanseri en sik görülenidir. Deri kanserind en korunmak için yapilmasi gereken günesten korunmakt ir. Günese asiri maruz kalma (bronzlasm a dahil olmak üzere özellikle su toplamasi ile seyreden ikinci derece günes yanikgi) deri kanserini n temel sebebidir . Daha az önemli faktörler tekrarlay an tibbi ve endüstriyel X isinlarin a maruz kalma, yanik veya yara izi birakarak iyilesen cilt hastalikl ari, kömür katrani veya arsenik içeren maddelere mesleki olarak maruz kalma ve ailede cilt kanseri bulunmasi dir. Açik tene sahip olup günes yanigi ihtimali fazla olan kisiler, daha yüksek riske sahiptir. Günes isinlari deri kanserine sebep olan en önemli neden oldugunda n en önemli koruyucu önlem günesten kaçinmaktir.Günesin dünyaya en dik ulastigi saatler olan saat 10.00 ile 16.00 saatleri arasinda günesten korunun. Günesin yeryüzüne dik ulastigi saatlerde gölgeniz kendi boyunuzda n daha kisadir. Açik renkli siki dokumali koruyucu giysi ve genis sapka kullanin. Koruma faktörü en az 15 olan günesten koruyucu kremler kullanin. 20 dakika güneste kaldigind a günes yanigi geçiren bir kisi, 15 faktörlü bir günesten koruyucu kullandig inda 15 kat daha fazla süre (300 dakika) yanmadan güneste kalabilir . Bununla beraber günesten koruyucu kremler kullanara k da güneste fazla kalinmama lidir. Çünkü UVA gibi günes isinlari ki bunlar derideki bagisikli k sistemi ve deri yaslanmas inda sorumludu r, günes koruyucul ar olsa da deriye ulasabili r. Günesten koruyucu kullanimi na çocukluk döneminde baslayin, çünkü yasam boyu günese maruz kalmanin % 80'i 18 yas altinda olmaktadi r. 6 ayin altindaki bebekler uzun süre günese maruz kalmamali, eger kalacaksa günesten koruyucul ar kullanilm alidir. Erken tani kesin tedavinin en önemli ilk adimidir. Derinizi belli araliklar la muayene edin. Eger benlerini zde büyüme degisikli k olursa, derinizde renk degisikli gi ve iyilesmey en yaralar varsa bir an önce Dermatolo ji Uzmanina muayene olunuz. Kanser öncesi deri bulgulari Aktinik keratozla r özellikle günes isinlarin a asiri maruz kalmis açik tenli kisilerin yüz, el sirti ve kollarind a rastlanil an küçük üzerleri pullu lekelerdi r. Tedavi edilmezle rde deri kanserine dönebilir. Eger erken evrede yakalanir sa buz tedavisi ile çikartilabilir, kemoterap i ilaçlari içeren krem veya losyonlar kullanila bilir, kimyasal peeling islemi, dermabras yon,laser tedavisi veya klasik cerrahi ile tedavi edilebili r. Günesten koruyucul ar aktinik keratoz gelisimin i engellerl er. Deri kanseri Tipleri: Üç tip deri kanseri bulunmakt adir. Bazal hücreli karsinoma-Bu kanser tipi genellikl e deride küçük etli kabarikli k seklinde siklikla yüz, boyun ve el sirtlarin da ortaya çikar. Ara sira gövdede kirmizi yama tarzi alanlar seklinde görülebilir. Daha siklikla açik tenli kisilerde görülür. Bu kansere yakalanan kisiler açik tenli ve renkli gözlüdür ve günes yanigina egilimlid ir. Bu tümörler hizli yayilmazl . 1-2 cm boyutuna ulasmalar i için aylar yillar gerekir. Tedavi edilmezse; kanserli alan kanamaya baslar, üzeri kabuklani r. Zaman zaman iyilesip, zaman zaman tekrarlam a özelligi gösterir. Bu kanser tipi nadiren metastaz (diger organlara siçrama) yapmasina ragmen, derinin altindaki kemige yayilabil ir ve kanserli dokunun yakininda ki dokulari harap edebilir. Squamöz Hücreli karsinoma - Bu deri kanseri deri de kabarikli klar veya kirmizi kabuklu yaralar seklinde ortaya çikabilir. Squamöz hücreli Karsinoma açik tenli kisilerde en sik görülen ikinci kanser türüdür.Tipik olarak kulak, yüz, dudak ve agizda görülür. Nadiren esmer kisilerde de görülebilir. Büyük kitleler olusturab ilir. Bazal hücreli karsinoma nin tersine diger organlara yayilabil ir. Erken yakalandi ginda tedavi orani yüksektir. Bazal hücreli karsinoma ve Squamöz hücreli karsinoma da tedavi basarisi % 95 dir. Melanom - Bütün deri kanserler i içinde en öldürücü olanidir. Bazal hücreli ve squamöz hücreli karsinoma da oldugu gibi melanomda da erken tani tedavi sansini arttirir. Melanom melanin denen pigmenti (deriye rengini veren madde) üreten melanosit dedigimiz hücrelerde baslar. Melanin derimizin rengini verir ve günesten kismi olarak korur. Melanom hücreleri melanin üretmeye devam eder ve bu nedenle kanser alani kahvereng i veya siyahtir. Fakat melanom beyaz ve kirmizi da olabilir. Melanom yayilma özelligi gösterdiginden muhakkak tedavi edilmelid ir. Melanom dikkat çekmeden hizla büyüyebilir. Genellikl e bir ben olarak veya kahve renkli bir benin üzerinde veya yakininda ortaya çikar. Vücudunuzdaki benlerin yerlesimi ve seklinden haberdar olmalisin iz ki, bunlar üzerinde olan degisikli kleri ve yeni ben çikisini fark edebilesi niz. Yapabilec eginiz en önemli adim benlerini zde herhangi bir degisikli k saptadigi nizda hemen bir Dermatolo ji uzmanina muayene olmanizdi r. Bu sayede derinizde ki melanom tedavi edilebili r asamada iken yakalanmi s olur. Asiri günese maruz kalmaktan, özellikle günes yaniklari ndan kaçinma açik tenli kisilerde melanomda n korunmani n en iyi yoludur. Melanomun kalitsal özelligi de vardir. Ailesinde melanom olan kisilerin riski daha fazladir. Sira disi beni olanlar, çok sayida beni olanlar melanom açisindan yüksek riske sahiptir. Koyu renkli tene sahip olmak melanoma olma riskini ortadan kaldirmaz . Esmer kisilerde de özellikle avuç içi, ayak tabani, tirnak yatagi ve agizda melanoma gelisebil ir. Melanom süphesi olusturab ilecek bulgular: kabuklanm a, kanama, sizinti, üzerinde kabarma, etrafinda ki deriye dogru çikinti gösterme, kasinti, hassasiye t ve agri hissedilm esidir. Cilt kanserler ine nasil tani konulur? Deri biyopsisi kanserin tanisini koydurur. Erken tani ve cerrahi tedavi sansini arttirir. Dermatolo ji uzmanlari kanseri erken yakalayab ilmek için kisisel cilt muayenesi nin önemine dikkat çekmektedir.Derinizde ki çiller, benler ve koyu renkli alanlari büyüklük, sekil ve renk degisikli gi açisindan gözlemleyin. Herhangi bir degisikli k saptadigi nizda Dermatolo ji Uzmanina basvurunu z. Melanoma ait Bulgular Asimetri - Benin bir tarafinin diger tarafinda n farkli olmasi. Benin ortasinda n hayali bir çizgi çiziniz. Benin her iki yani ayni büyüklük ve ayni sekilde mi? Melanomda genellikl e asimetri vardir. Sinir Düzensizligi - Melanomun siniri veya kenari genellikl e pürüzlü, çentikli veya bulanikti r. Renk - Iyi huylu benler herhangi bir renkte olabilir, fakat genellikl e tek renklidir . Melanom ise siklikla birden fazla rengi içinde barindiri r. Büyüklük - Iyi huylu benler küçük kalirken melanom büyümeye devam eder. Genellikl e 6 milimetre den büyüktür çaptadir.Kendinizi n yapacagi periyodik muayene melanom ve diger deri kanserler inden korunmak için en güçlü silahtir. Melanom ancak erken yakalandi ginda tedavi edilebili r. Asagida belirtile n sirayi takip ederek hiç bir yeri atlamadan tüm deri muayeneni zi kendiniz yapabilir siniz. Kendi deri muayeneni zi yapmak için bir boy bir de el aynasina ve isikli bir odaya ihtiyacin iz vardir.Gövdenizin ön ve arka yüzünü ve de kollar kaldirila rak gövdenin sag ve sol yanini ayna karsisind a muayene edin. Kolunuzu dirsegini zden kivirarak avuçlariniza, kol iç yüzüne ve üst kola dikkatlic e bakiniz. Sonra bacaklari nizin arkasina, ayaklara, ayak parmak aralarina ve ayak tabanina bakiniz. Boynun arkasini, saçlarinizi kaldirara k el aynasi ile kafa derinizi muayene edin.

Kolon kanseri nedir?

KALIN BAĞIRSAK KANSERİ, KANSER NEDENİ İLE ÖLÜMLERİN ÖNDE GELEN SEBEPLERİNDENDİR. DİĞER ADIYLA KOLON KANSERİ ÜLKEMİZDE DE GİDEREK YAYGINLIK KAZANAN FAST FOOD DENİLEN BATI TİPİ DİYET ALIŞKANLIĞI OLAN TOPLUMLARDA GİTTİKÇE ARTMAKTADIR.Kalın barsak kanserleri toplumda giderek artmakta olan ve önlenebilir kanserler olması nedeniyle önemlidir. Kalın barsak sindirim sisteminin son bir metrelik kısmıdır. Burada oluşabilen kanserlere erken teşhisle önlem alabilir ve henüz kanser oluşumu olmadan hastalığı ortadan kaldırabiliriz. Kalın barsak tümörleri için özellikle ailesel yatkınlık ve ileri yaş önemlidir. 50 yaşın üzerine çıktıktan sonra kanser oluşma riski belirgin bir artış göstermektedir.KOLON KANSERİ, KÜÇÜK POLİPTEN KAYNAKLANABİLİR. BU POLİP, YAKLAŞIK 7 İLA 10 YILDA BÜYÜYEREK KANSERE NEDEN OLUR. BU SÜREÇTE HİÇBİR BELİRTİ VERMEDİĞİ İÇİN, ÖZELLİKLE RİSK GRUBUNDAKİLERİN DÜZENLİ OLARAK KONTROLDEN GEÇMESİ GEREKİR.Kalın barsak kanserleri birden bire oluşmaz, yıllar içinde ortaya çıkan polip dediğimiz, barsak duvarı içindeki küçük et parçacıkları olarak tanımlayabiliriz, zamanla poliplerin hücrelerinin değişikliğe uğraması, daha da büyümesi kalın barsak kanserinin oluşumuna yol açar.KOLAY BELİRTİ VERMEYEN BARSAK KANSERİNİN GEÇ ORTAYA ÇIKAN BELİRTİLERİ KABIZLIK, İSHAL, KARIN AĞRISI, DIŞKIDA KAN, AĞRILI DIŞKILAMA, SEBEBİ BİLİNMEYEN ANİ KİLO KAYBI VE DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİDİR. BU BELİRTİLERİN HERHANGİ BİRİNİN BİR İKİ HAFTA DEVAM ETMESİ VEYA ARALIKLARLA TEKRARLAMASI DURUMUNDA MUTLAKA DOKTORA BAŞVURULMALADIR.Hastalarda makattan büyük abdestle beraber taze kırmızı kanama gelmesi çok önemlidir. Bu nedenle herkese, büyük abdestini yaptıktan sonra, sifonu çekmeden once dışkısını kontrol etmesini öneriyoruz. Ilerlemiş yaşlarda, 50-60 yaş üzerinde bunu daha sık yapmamız gerekiyor. Beraberinde karın ağrısı, bağırsak alışkanlığındaki değişiklik, normalde günde bir defa büyük abdeste çıkarken kabızlık gelişmesi, bir kaç günde bir çıkmaya başlamak veya normal bir düzen varken, haftada üç-dört defa çıkarken ishal ortaya çıkması günde üç dört defa çıkmaya başlamak, makattan balgam gibi sümüksü parçaların gelmesi, her zaman dışkılama ihtiyacı hissetmek, dışkılamadan sonra tam rahatlamamak gibi şikayetler kalın barsak kanserinin en sık görülen şikayetleridir

Böbrek kanseri nedir?

Böbrek kanseri nedir?

Erken saptanabilen böbrek kanserlerinde cerrahi ile tam tedavi sağlama şansı oldukça yüksek. Bu nedenle hastalığın belirtileri ile ilgili bilgi sahibi olmak büyük önem taşıyor.
Böbrekler, karın üst bölgesinde bulunan ve idrarı oluşturan bir çift organdır. Oluşan idrar üreter adı verilen iki ince borucuk aracılığıyla idrar kesesine aktarılır. Böbrekler sırtta göğüs kafesinin iki yanında yer alırlar ve kuvvetli sırt adaleleri ve alt kaburga kemiklerince dış etkilere karşı korunurlar. Etrafında Gerota kılıfı adı verilen kalınca bir kılıfla kaplı olup ayrıca da üst yüzeyi tıpkı bir elmanın dış kırmızı kabuğu gibi bir zarla kaplıdır.
Ana atardamar (Aorta)dan gelen bir damarla kanlanırken, toplayıcı damarı ana toplar damarlara (Vena Kava) boşalır. Vücutta metabolizma sonrası oluşan zararlı maddeleri ve fazla suyu idrar yoluyla uzaklaştırmak ana görevidir. Bunun yanısıra kan basıncını (tansiyon) ayarlamada ve kan yapımında da rol oynarlar.
Böbrek kanseri genellikle 50-70 yaşları arasında ortaya çıkar. Erkekte kadına göre 2-3 kat daha fazla görülür. Böbrek kanserinin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Böbrek kanseri türlerini iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere 2 guruba ayırırız. Böbrekte en sık görülen kitle basit böbrek kistleridir. Böbrek kisti iyi huylu bir kitle olup kanserden tamamen farklıdır. Çoğu zaman raslantısal olarak ortaya çıkan böbrek kistleri insan yaşamını hiçbir zaman tehdit etmez. Böbrek kisti saptanan hastalar gereksiz yere paniğe kapılırlar ve tedavi arayışı içine girerler. Gerçekte böbrek kistleri çoğu zaman tedaviyi bile gerektirmezler, yalnızca izlemek hemen daima yeterli olur. Böbrek kanseri ise kötü huylu bir kitle olup, böbrek kistlerinin aksine insan yaşamı için tehdit oluşturabilmektedir. Renal hücreli kanser, böbrekte kanı süzen ve idrar oluşturan dokulardan köken alır. Böbrek kanseri büyüdükçe etrafında yer alan lenf bezeleri, karaciğer, kalın barsak ve pankreasa yayılabilir. Bunun yanında, ana tümörden kopan tümör parçaları vüCudun diğer uzak taraflarına giderek yerleşebilir (metastaz).

Pankreas kanseri nedir?

Pankreas kanseri nedir?

Pankreas kanseri ,tüm kanser türlerinin en ciddilerinden biridir. Midenizin alt kısmının arkasında yatay olarak uzanan pankreasınızın dokularında kanserli hücrelerin oluşması ile meydana gelir. Pankreasınız, sindirime yardımcı olan enzimler ve karbonhidratların metabolizmasının düzenlenmesine yardımcı olan hormonlar salgılar.
Pankreas kanseri hızla yayılır ve kanserden ölümün başlıca nedeni olması nadiren erken safhasında teşhis edilmesidir. Belirtiler ve semptomlar hastalık oldukça ilerleyinceye kadar ortaya çıkmayabilir. O zamana dek, kanserin vücudun diğer bölgelerine yayılmış olması ve cerrahi müdahale ile alınmasının artık mümkün olmaması olasıdır.
Yıllar boyunca, pankreas kanseri ile ilgili çok az şey bilinmiştir. Ancak araştırmacılar hastalığın genetik temelini anlamaya başlamakta olup bilgiler yeni ve daha iyi tedavilerin yolunu açabilir. Aynı derece önem taşıyan bir konu da, pankreas kanseri riskinizi sadece birkaç basit yaşam tarzı değişikliği ile azaltamayabilecek olmanızdır

Bağırsak kanseri nedir?

Bağırsak kanseri, tüm kanser türleri içinde en sık görülen ve en sık ölümüne yol açan ilk 5 kanser türünden birindir. Bunun yanında bağırsak kanserinin yavaş seyirli kanser türlerinden olması erken evrelerde yakalanması durumunda tedavi şansını oldukça yükselmektedir. Bağırsak kanserinin erken tanı yöntemleri olması ve bazı risk faktörlerinin belirlenmiş olması da tanı ve tedavi fırsatını artıran önemli şanslardır. Önemli olan bu fırsatların bilinip değerlendirilmesidir.Burada, kalın bağırsak ve rektum kanseri konusunda ki bazı temel noktalar bilginize sunulmaktadır. Yardımcı olacağını umuyoruz.Ancak lütfen gerçek bilgi kaynağının hekimleriniz olduğunu unutmayınız; merak ve endişelerinizi hekimlerinizle paylaşınız.Hekimler bazen kalın bağırsak bazen kolon bazen de rektum diyorlar bunların arasındaki fark nedir? Kolon ve rektum kalın bağırsağın iki parçasıdır ve ikisini birden tanımlamak için kolorektal terimi de kullanılmaktadır. Kalın bağırsak sindirim sisteminin bir parçasıdır. Temel işlevleri besinlerin özellikle de suyun emilmesi ve emildikten sonra artan gıdaların vücuttan atılana kadar depolanmasıdır. Kalın bağırsaklar yaklaşık 170-190 cm uzunluktadır. Kolon ve rektum adında iki ana kısma ayrılır. Kalın bağırsağın dışarıya açıldığı son 20-25 cm’lik kısım ise rektumdur. Kalın bağırsak kanseri neden olur?Kalın bağırsak kanserinin kesin nedeni ya da nedenleri bilinmemektedir. Genetik yapıdaki bazı özellikler çeşitli kimyasallar, beslenme alışkanlıklarımız ve radyasyon gibi etkenler kanser oluşumuna yol açabiliyor. Kimlerde kalın bağırsak kanseri riski artar? Herkes kalın bağırsak kanseri olabilir ancak bazı durumlarda kalın bağırsak kanseri görülme olasılığı artar. Bu risk faktörleri şunlardır:Yaş: 50 yaşın üzerindeki kişiler Beslenme: Alkol kullanımı kanser oluşumunu hızlandırmaktadır, ayrıca diyetinde yağlı gıdalar çok, sebze ve meyveler az olanlarda,Aile öyküsü: Birinci derece akrabalarında kolon kanseri olanlarda, Polipler ve kanser: Bazı polip türleri ve önceden kolon kanseri olanlarda, Hastalıklar: Ülseratif kolit denilen iltihabi bağırsak hastalığı olanlarda ve çok nadir görülen ailevi polipozis hastalığı olanlarda, kolon kanseri görülme sıklığı daha fazladır.Kalın bağırsak kanserleri önlenebilir mi?Kanserin önlenmesinde beslenmenin önemli yeri vardır. Beslenme alışkanlıklarının kanserle ilişkisi olduğu gösterilmiştir. Kanser oluşumunu önlemek için sebze ve meyve gibi yüksek lifli gıdaların tüketilmesi faydalıdır. Kırmızı etin çok tüketildiği toplumlarda kolorektal kanser daha sık görülür. Ayrıca alkol kullanımı da kansere yol açabilir. Kalın bağırsak kanserinde belirtiler nelerdir? Kolorektal kanserde en sık karşılaşılan belirtiler şunlardır:• Bağırsak-dışkılama alışkanlıklarında değişiklik• İshal veya kabızlık• Tuvalete çıkma ihtiyacının dışkılama ile geçmemesi veya acil tuvalet ihtiyacı• Dışkıda kan görülmesi (Parlak kırmızı veya çok koyu)• Dışkıda şekil değişikliği-olağandan daha ince olması• Karında genel rahatsızlık (Gaz ağrıları, gerilme, dolgunluk, kramplar)• Nedensiz kilo kaybı• Geçmeyen yorgunluk• KusmaBu bulguların görülmesi kolorektal kanseri işaret edebilir. Ancak bu şikayetler kanser dışı nedenlerle de görülebilirler. Gene bu tür yakınmaların ortaya çıkması durumunda vakit kaybetmeden doktora başvurmak yararlıdır.

Karaciğer Kanseri nedir?

Karaciğer Kanseri nedir?

Karaciğer kanseri, karaciğerdeki hücrelerde görülen anormal büyümedir. Bu anormal büyümeler genellikle tümör olarak adlandırılır.Karaciğer bedendeki en büyük ve en önemli organlardan biridir.• Bedenden zararlı maddelerin uzaklaştırılmasına yardımcı olur.• Yağların sindirilmesini sağlayan safranın üretimini gerçekleştirir.• Bedende enerji olarak kullanılan şeker karaciğerde depolanır.• Vücuttaki hücreler için yapıtaşı olan pek çok proteinin üretimi karaciğerde yapılır.İki çeşit karaciğer kanseri vardır: primer ve sekonder. Primer karaciğer kanseri karaciğerdeki hücrelerde başlar. En yaygın primer karaciğer kanseri türleri:• Hepatom, genellikle siroz ve hepatit B veya C enfeksiyonları ile bağlantılı olarak ortaya çıkar.• Kolanjiokarsinoma, safra kanalı hücrelerinde nadir olarak görülen bir tümördür.Eğer kanser bedenin başka bir bölgesinde başlamış ve karaciğere sonradan yayılmışsa, bu karaciğer kanseri sekonder olarak isimlendirilir. Sekonder karaciğer kanserinde, akciğerler, göğüs, ve kalın bağırsak kanserin ilk olarak başladığı en yaygın organlardır.Kanserli KaraciğerBu tür CA organın önemi ve karaciğerin hücre yapısı dolayısıyla en öldürücü kanser türlerinin başında gelir. Karaciğerin kendi hücresinden kaynaklanan kötü huylu (habis) tümörlere primer (birincil) karaciğer kanseri diyoruz. Karaciğerin kendi hücrelerinden çıktığı için hepatosellüler (karaciğer hücreli) karsinom adı ile anılır. En sık görülen ve en ölümcül tümörlerden biridir.

Gırtlak kanseri nedir?

Gırtlak kanseri nedir?

Kulak Burun Boğaz Hekimliğinde en sık görülen kanser türlerinden biridir.
Tümör genellikle, çevre organlara ve boyuna yayılmadan önce uzun süre gırtlak içinde sınırlı kalır. Erken tanı ile hastalığın tam olarak tedavi edilme şansı vardır.
Ancak ileri dönemlerde başvuran hastalarda ve bunların tedavisi sonucunda, hastanın yaşam kalitesini düşüren ve sosyal yaşantısında büyük sıkıntılara yol açan kalıcı fonksiyon kayıpları ortaya çıkabilir.
Hastanın ses tellerini tamamen kaybetmesine, konuşamamasına ve çevre ile olan iletişiminin tamamen kopma noktasına gelmesine neden olan gırtlağın tamamen çıkartılması,
Hastanın boynunda nefes alabilmesi için kalıcı delik oluşturulması ortaya çıkabilecek sıkıntıların en uç noktasını oluşturur. Gırtlak kanserleri erkeklerde tüm kötü huylu tümörlerin yaklaşık %2.5’ini, kadınlarda tüm kötü huylu tümörlerin ise %0.5’ini oluşturur. Günümüzde sigara kullanım oranının kadınlarda da artması bu oranı biraz daha artırmıştır. Genellikle 60 yaş civarında görülür. Literatürde 20 yaşın altında ve çocuklarda birkaç vaka bildirilmiştir. Gırtlak kanserlerinin %40’ı supraglottik (ses tellerinin üzeri) bölgede, %59’u glottik (ses tellerinde) bölgede ve %1’i de subglottik (ses tellerinin altı) bölgede oluşmaktadır. Gırtlak kanseri için risk faktörleri arasında sigara, alkol, mesleki faktörler, radyasyon ve son yıllarda oldukça popülerlik kazanan larengofarengeal reflü yer almaktadır. Sigaranın alkolle birlikte kullanımı özellikle supraglottik kanser gelişiminde sinerjistik etki yapar. Gırtlak kanserinin başlıca bulgusu ses kısıklığıdır. Bu bulgu özellikle glottik seviyedeki kanserler için geçerlidir. Buna karşın supraglottik seviyedeki kanserlerde yutma güçlüğü, kulağa vuran ağrı ve boğazda yabancı cisim hissi ön plandadır. Geniş ülsere tümörlerde ağızdan kan da gelebilir. Kesin tanı biyopsi ile konulur. Kanserin bulunduğu bölgeye ve büyüklüğe göre çeşitli cerrahi tedavi protokolleri vardır. Gırtlak kanseri nadiren uzak dokulara yayılır. Bu oran yaklaşık %1-4 arasındadır. İlerlemiş gırtlak kanserlerinde uzak dokulara yayılma ihtimali artar. En sık akciğerlere yayılır. Sonuç olarak ses kısıklığının tedavisi nedene yöneliktir. Ses kısıklıklarının büyük bir çoğunluğu ses istirahati ve sesin kullanımının yeniden düzenlenmesi ile tedavi edilebilir. Ses kısıklığının 2-3 haftadan uzun sürmesi durumunda mutlak suretle bir KBB uzmanına baş vurulması gerekmektedir

Meme kanseri nedir?

Meme kanseri nedir?

Meme vücudumuzun dışını örten, kaplayan derinin uzantısı olup süt salgılayan bir salgı bezidir. Tıpkı yağ bezi, ter bezi gibidir.Meme iki ana yapıdan oluşmaktadır. Birinci kısım süt salgılar tıp dilinde buna lobül (süt bezi) diyoruz. Salgılanan sütü memebaşına getiren kanallar ise ikinci kısım olup bunada tıp dilinde "duktus" denilir.Memenin bu yapısal özelliğini bir üzüm salkımına benzetebiliriz. Salkımın taneleri lobulusler ve taneleri birleştiren sapçıklar iseduktus (süt kanalı) ve salkımın sapının ucu ise meme başı olarak düşünülebilinir.Meme kanseri dediğimizde meme dokusu içerisinde normalde olmayan olağandışı yapıdaki kanser hücrelerinin varolmasıanlaşılır. Meme iki yapıdan meydana geldiği için meme kanseri de esas itibari ile 2 guruptadır;a- Süt kanallarında görülen kanser (duktal kanser)b- Süt bezlerinde görülen kanser (lobüler kanser)Bu iki gurup kanserde en sık görüleni duktal kanserdir. Birde bunlarda başka iltihabi meme kanserinden söz edilebilir. Bu kanser hem duktal hem de lobüler yapıda olabilir. Fakat görünüm olarak meme sıcak, kırmızı ve şişmiştir. Daha çok süt veren annelerde kanser geliştiği zaman böyle iltihabi yapı da görülür. Meme kanseri tanısında mamografinin büyük yararı vardır. Elle memelerin muayenesin de kitlenin saptanması erken tanı açısından önemlidir. Mamografi veya elle muayene sonucu tespit edilen kitlenin biyopsisi ile kesin tanı konulur. Kadınlar en az ayda 1 kez meme muayenesi yapmaları gerekir. Premenapozal yani menapoz öncesi dönemde ki kadınlarda soru işareti uyandıran veya şüphe götürmeyen küçük kitleler 2-4 haftada bir muayene edilmelidir. Kitle rastlanan menapoz öncesi ve sonrası kadınlarda kitlelerden biri boşaltılarak çıkan materyalin makroskopik incelemesi yapılır. Çıkan materyal kansız sıvı içeren bir kist ise ve aspirasyonla yani boşaltılarak giderilebiliyorsa hasta rutin takibe alınmalıdır. Eğer kitle sert ve boşaltılamıyorsa mamografi çekilerek biyopsi alınmalıdır. 50 yaşından sonra her yıl yapılan mamografi kontrollerinin hayat kurtarıcı olduğu gösterilmiştir. Mamografi kontrollerinin 40 yaşından sonra yapılması gerektiği tartışmaları aşağıdaki nedenlere dayandırılmaktadır;
-hastalık 40-49 yaş arasında daha az sıklıkla görülmekte bu nedenle kontroller başarısız olmaktadır.
-40-49 yaş arası mamografide saptanan bozukluklar daha az sıklıkla kanserle sonuçlanmaktadır.
-hiçbir klinik çalışma 40 yaşından itibaren yapılan mamografi kontrollerinin hayat kurtarıcı olduğunu göstermemiştir. Yinede mamografi kontrollerinin 40 yaşında başlatılması gerekliliğine olan inanç daha yaygındır

Mide kanseri nedir?

Mide kanseri nedir?

Mide, sindirim sisteminin bir parçası olup, karnın sol üst kısmında diyaframın altında bulunur. Üst ucu yemek borusu ile balantılı, alt ucu ise kapıcı adı kullanılan halka şeklinde kapama kanalları ile oniki parmak barsağına bağlıdır.Genellikle mukoza zarında gelişen kötü huylu tümörler çoğunlukla bez epitelinden kaynaklı olup %90 dan fazlası Adenokorsinom tipidir. geri kalan kısmı ise korsinoidler, lipomlar, liposorkomlar, lenfomalar gibidir.Sağlık bakanlığı kanserle savaş dairesi başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer, en çok ölüm nedeni olan kanserler arasında akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer almaktadır demiştir. Erkeklerde daha sık görülen bu hastalık, ülkemizdeki kanser vakalarının %8 ini oluşturmaktadır.Kırsal bölgelerde, varoşlarda ve sosyo-ekonomik açıdan düşük seviyelerde bulunan kişilerde daha yaygındır.Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de akciğer kanserinden sonra en çok mide kanseri görülüyor. Taze sebze ve meyveden fakir, karbonhidratlardan zengin yiyeceklerle beslenenlerde mide kanseri oranı yüksek.Midenin kötü huylu tümörüdür. Genellikle mukoza zarında gelişiyor ve yüzde 95 oranında bez epitelinden (dokuyu oluşturan hücreler) yola çıkıyor. Lenf dokusunda gelişen kanserler ve kas yapısında gelişen sarkomlar daha ender görülüyor.

Akciğer kanseri nedir?

Akciğer kanseri nedir?
Kanserler genellikle ilk ortaya çıktığı dokuya göre adlandırılır. Akciğer kanseri ilk önce akciğerde başlar. Küçük hücreli akciğer kanseri akciğer dokularında Kanser (habis, kötü huylu) hücrelerinin bulunduğu bir hastalıktır. Akciğerler göğüs boşluğumuzun büyük kısmını dolduran koni şeklinde, süngerimsi yapıda bir çift organdır (Şekil 1). Akciğerlerin başlıca görevi, vücut hücrelerinin artık Maddesi olan karbondioksiti vücuttan atmak ve yaşam için temel gereksinim olan oksijeni vücuda almaktır. Akciğerler başlıca “bronş” denen hava içeren tüplerden, “alveol” denen hava keseciklerinden, kan ve akkan (lenf sıvısı) damarlarından oluşmuşturAkciğer vücudumuzun oksijen gereksinimini sağlayan organımızdır. Her organ gibi akciğerimiz de birçok hücreden oluşur. Bu hücreler akciğerin normal olarak görevini yapabilmesi için ihtiyaç doğrultusunda bölünerek çoğalırlar. Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür, daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak oranlara yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir. Akciğer kanserleri mikroskop altında izlenen hücrelerin görüntüsüne göre iki ana guruba ayrılır. 1. Küçük hücreli (yulaf hücreli) akciğer kanseri 2. Küçük hücreli-dışı akciğer kanseri. Bunlar mikroskop altında izlenen kanserli hücrenin görüntüsüne göre ayrılır.

kanser çeşitleri

  • Akciğer kanseri
  • Mide kanseri
  • Meme kanseri
  • Gırtlak kanseri
  • Karaciğer Kanseri
  • Bağırsak kanseri
  • Pankreas kanseri
  • Böbrek kanseri
  • Kolon kanseri
  • Left kanseri
  • Cilt kanseri
  • Deri kanseri
  • İnce bağırsak kanseri
  • Kalın bağırsak kanseri

Kanserin belirtileri nelerdir?

Kanserin ilk işaretleri: Erken tanı,bütün kanser türleri için hayati önem taşır. İnsanlar vücutlarında kanser başlangıcı anlamına gelebilecek olağandışı değişikliklere karşı her an uyanık olmalıdırlar. Kanserin en yaygın görülen ilk uyarı işaretlerini şöyle sıralanabilir: Memede, testislerde veya vücudun herhangi bir yerinde şişlik veya doku sertleşmesi İyileşmeyen bir yara veya lezyon Geçmeyen ses kısıklığı veya, öksürükle birlikte kan gelmesi Sürekli karın ağrısı, karın bölgesinde büyük yumrular veya, yutkunma zorluğu Bağırsak hareketleri veya, idrara çıkma alışkanlıklarında değişiklikler Ben veya siğillerde belirgin bir değişiklik Olağandışı kanama veya akıntı Beklenmedik kilo kaybı veya iştahsızlık Aşırı yorgunluk, bitkinlik veya keyifsizlik Sürekli ağrı (her zaman ağrı yapmayabilir) Ağrı yapmayan ancak şişen ve küçülmeyen salgı bezleri Yukarıdaki belirtilerden hiçbiri kesin kanser tanısı anlamına gelmez. Bunlar kısa sürede, uygun tedaviyle iyileşebilecek 'iyi huylu' bir oluşumun belirtileri de olabilirler. Ama ne olursa olsun, derhal bir doktora gidip durumu bildirmek durumundayız. Sorumluluk sahibi hiçbir sağlık uzmanı sizi ciddiye almamak, detaylı muayene etmemek, daha etraflı tetkik gerekiyorsa, sizi başka bir uzmana göndermemek gibi bir hatayı yapmaz. Gerek kadınlarda gerekse erkeklerde en yaygın görülen kanserlerin, akciğer, sindirim sistemi ve idrar yollarında ortaya çıkması, ve giderek artması, günümüzdeki beslenme tarzı, çevresel kirlilik ve sigarayı, sorumlu etken olarak işaret etmektedir. Onu mümkün olduğunca engellemeye ve uzak tutmaya çalışmak, bu başarılamadığı taktirde tedaviye erken başlamak, değişmeyen amacımız olmalıdır. Kanseri engellemek ve yenmek için yapılması gerekenler: Kanser ciddi bir hastalıktır; hafife almaya gelmez. Aslında birçok ülkede yetkililerce o kadar ciddi görülür ki, kendi kendinize kanser tedavisi uyguladığınızda veya doktor olamayan birinin bunu yapmasına izin verdiğiniz taktirde yasalara aykırı davranmış sayılırsınız. Bu yaklaşım çok yaygın bir korkuya sebep olmuş, kanser, ellerinde deney tüpleri ve şırıngalarla dolaşan beyaz gömlekli uzmanlardan başka kimsenin hiçbir şey yapamayacağı, insanlığın soyunu kurutacak bir tür salgın gibi görülmeye başlanmıştır. Ne yazık ki, bu yaklaşım kanser ve tedavisi hakkında çok büyük yanlış anlamalara yol açmıştır. Kanser gerçekten ciddi bir hastalıktır, ama tedavi edilebilir ve tedavisi de mutlaka bir tıp uzmanına bırakılmak zorunda değildir. Kendi kendine tedavi vakaları görülmüştür (doktorlar buna ''spontane iyileşme'' diyor); ayrıca kanser hastası olup da doktor olmayan kişilerin, bir başka deyişle doğal tedavi yöntemlerini uygulayan uzmanların faydasını görmüş birçok örnek mevcuttur. Ama, tedaviden önce korunma gelir. Yani, herşeyden önce, oluşması engellenirse kanser sorun haline gelmez; ve engellenebileceğine dair kanıtlar da açıktır. Çeşitli tahminlere göre bütün kanserlerin yüzde 85 ile 95'i engellenebilir. Dolayısıyla, nedeni ne olursa olsun, kendilerinin kansere yakalanma tehlikesinin yüksek olduğunu düşünenler, buradaki öğütlerden ve gösterilen yoldan yararlanacaklardır. Bunlar mucizevi tedaviler değildir; böyle bir şey de yoktur zaten ama hastalığı kontrol altına alabilmenin en iyi yollunu gösteren, hepside denenmiş önerilerdir. Daha önce size ne söylenmiş olursa olsun, kendiniz için yapabileceğiniz son derece güvenli, sade ve etkili şeyler var. (doğal tedavi yöntemlerinin nelere iyi gelebileceği hakkında bilgileri de burada bulacaksınız.) Kanserden korunma Kanserden korunma yolunda atılacak ilk adımlar, yaşam tarzımız ve çevremizin vücuttaki savunma sistemini sürekli tehdit ettiği bir dünyada, yakalanacağımız herhangi bir hastalığa karşı alınacak önlemlerle aynıdır. Mesele, yaşam tarzımızı ciddi bir şekilde gözden geçirmekten, sonrada, yaşam ve düşünce tarzımızda köklü değişiklikler yapmaktan ibarettir. Bu her zaman pek kolay bir şey değil, ama gerçekten uzun, mutlu, sağlıklı ve kansersiz bir hayat istiyorsak, fevkalade gereklidir. Kanser konusunda kendi kendine yetmede en önemli üç adım şunlardır: - Gıda ve beslenme - Zihinsel ve duygusal (veya psikolojik) durum - Yaşam tarzı ve çevre Modern tıbbın önlemekte çaresiz kaldığı, hatta, bazen neden olduğu hastalıklar (söylemesi üzücü de olsa bir gerçektir) her geçen gün artan sayıda insanı kurbanları arasına alıyor. Medeniyet Hastalığı da denilen bu rahatsızlıklarla başa çıkmak için insanlar artık 'doğal' şifalar aramaya başlamıştır. Batı dünyasında kalple ilgili rahatsızlıklardan ölenlerin sayısı hemen hemen iki katı olmasına rağmen en çok korkulan hastalıkların başında herhalde kanser gelmektedir. Bunun bir nedeni de birçok kanser türünün hala esrarını koruyor olması ve sebebinin bilinmemesiyle birlikte, modern tıbbın en ciddi ve yaygın görülen kanserlerin tedavisinde bile henüz yetersiz kalmasıdır. Aslında erken teşhis konduğu zaman bazı kanser türlerinin tedavisi artık mümkündür. Öte yandan, en yaygın görülen kanserlerin tedavisindeki başarısızlığın yarattığı hayal kırıklığı, çok çeşitli alternatif tedavi yöntemlerinin geliştirilip denenmesine yol açmıştır. Bu yöntemlerin bir bölümünün yararsızlığı ortaya çıkmasına karşın, bazıları, özellikle beslenme ve yaşam biçimi üzerinde yoğunlaşanlar, öyle büyük bir başarı kazanmıştır ki, hemen hemen Batılı Ülkelerin önde gelen kanser uzmanları, hastalarının klasik tedavisine bunların ne kadar ve ne boyutta eklenmesi gereğini ciddi olarak araştırmaya başladılar. Klasik tıp ile ''doğal tedavi'' veya ''alternatif tedavi'' adı verilen yöntemlerin gelecekte daha da iç içe olacağı ve birlikte kullanılacağı, bununda en çok kanserden korunma ve hastalığın tedavisi alanında devreye gireceği görülmektedir. Kanser Nedir? Kanser, vücuttaki hücrelerin denetimden çıkıp vücudun diğer bölümlerinden bağımsız ve kontrolsüz bir biçimde büyümeye başlamadığı bir hastalıktır. Bu hücreler saldırıya geçen vahşiler gibi vücudun normal kurallarına isyan başlatır ve kendilerine ait ayrı bir düzen oluştururlar. Bu isyancı örgütler, ya da ''hastalıklı oluşumlar'' daha sonra vücudun işleyişine müdahale etmeye başlar. Engellenmeleri için girişimde bulunulmazsa, en önemli organları işgal edip iflasına yol açarak ölüme neden olurlar. Kanser nasıl gelişir? Kanser şu üç aşamada gelişir: Önce hastalıklı hücreler büyümeye başlar, çevrelerindeki dokulara nüfuz ederek vücudun belli bir bölgesine yerleşir. Kanserin ilk başladığı bölgedeki bu evresine 'primer kanser' adı verilir. Daha sonra, vücudun bağışıklık, ya da, savunma sisteminin bir parçası olan en yakın lenf bezlerinden birine atlar ve oradan vücudun diğer bölgelerine doğru yola çıkar.Hastalıklı hücreler daha sonra yerleştikleri bu ikinci bölgede tekrar büyümeye başlar ve çoğu kez çevrelerini büyük bir hızla istila ederler. Buna kanserin ikinci evresi denir (Kanser deyimi; kanserli hücrelerin yanlara doğru yengeç gibi ilerlemesinden gelir. Latince de ''cancer'' yengeç demektir.) Kanserin ilk işaretleri Erken tanı, bütün kanser türleri için hayati önem taşır. İnsanlar vücutlarında kanser başlangıcı anlamına gelebilecek olağandışı değişikliklere karşı her an uyanık olmalıdırlar. Kanserin en yaygın görülen ilk uyarı işaretlerini şöyle sıralanabilir: Memede, testislerde veya vücudun herhangi bir yerinde şişlik veya doku sertleşmesi İyileşmeyen bir yara veya lezyon Geçmeyen ses kısıklığı veya, öksürükle birlikte kan gelmesi Sürekli karın ağrısı, karın bölgesinde büyük yumrular veya, yutkunma zorluğu Bağırsak hareketleri veya, idrara çıkma alışkanlıklarında değişiklikler Ben veya siğillerde belirgin bir değişiklik Olağandışı kanama veya akıntı Beklenmedik kilo kaybı veya iştahsızlık Aşırı yorgunluk, bitkinlik veya keyifsizlik Sürekli ağrı (her zaman ağrı yapmayabilir) Ağrı yapmayan ancak şişen ve küçülmeyen salgı bezleri Yukarıdaki belirtilerden hiçbiri kesin kanser tanısı anlamına gelmez. Bunlar kısa sürede, uygun tedaviyle iyileşebilecek 'iyi huylu' bir oluşumun belirtileri de olabilirler. Ama ne olursa olsun, derhal bir doktora gidip durumu bildirmek durumundayız. Sorumluluk sahibi hiçbir sağlık uzmanı sizi ciddiye almamak, detaylı muayene etmemek, daha etraflı tetkik gerekiyorsa, sizi başka bir uzmana göndermemek gibi bir hatayı yapmaz. Gerek kadınlarda gerekse erkeklerde en yaygın görülen kanserlerin, akciğer, sindirim sistemi ve idrar yollarında ortaya çıkması, ve giderek artması, günümüzdeki beslenme tarzı, çevresel kirlilik ve sigarayı, sorumlu etken olarak işaret etmektedir. Onu mümkün olduğunca engellemeye ve uzak tutmaya çalışmak, bu başarılamadığı taktirde tedaviye erken başlamak, değişmeyen amacımız olmalıdır. Kanseri engellemek ve yenmek için yapılması gerekenler: Kanser ciddi bir hastalıktır; hafife almaya gelmez. Aslında birçok ülkede yetkililerce o kadar ciddi görülür ki, kendi kendinize kanser tedavisi uyguladığınızda veya doktor olamayan birinin bunu yapmasına izin verdiğiniz taktirde yasalara aykırı davranmış sayılırsınız. Bu yaklaşım çok yaygın bir korkuya sebep olmuş, kanser, ellerinde deney tüpleri ve şırıngalarla dolaşan beyaz gömlekli uzmanlardan başka kimsenin hiçbir şey yapamayacağı, insanlığın soyunu kurutacak bir tür salgın gibi görülmeye başlanmıştır. Ne yazık ki, bu yaklaşım kanser ve tedavisi hakkında çok büyük yanlış anlamalara yol açmıştır. Kanser gerçekten ciddi bir hastalıktır, ama tedavi edilebilir ve tedavisi de mutlaka bir tıp uzmanına bırakılmak zorunda değildir. Kendi kendine tedavi vakaları görülmüştür (doktorlar buna ''spontane iyileşme'' diyor); ayrıca kanser hastası olup da doktor olmayan kişilerin, bir başka deyişle doğal tedavi yöntemlerini uygulayan uzmanların faydasını görmüş birçok örnek mevcuttur. Ama, tedaviden önce korunma gelir. Yani, herşeyden önce, oluşması engellenirse kanser sorun haline gelmez; ve engellenebileceğine dair kanıtlar da açıktır. Çeşitli tahminlere göre bütün kanserlerin yüzde 85 ile 95'i engellenebilir. Dolayısıyla, nedeni ne olursa olsun, kendilerinin kansere yakalanma tehlikesinin yüksek olduğunu düşünenler, burada ki öğütlerden ve gösterilen yoldan yararlanacaklardır. Bunlar mucizevi tedaviler değildir; böyle bir şey de yoktur zaten ama hastalığı kontrol altına alabilmenin en iyi yollunu gösteren, hepside denenmiş önerilerdir.Daha önce size ne söylenmiş olursa olsun, kendiniz için yapabileceğiniz son derece güvenli, sade ve etkili şeyler var. (doğal tedavi yöntemlerinin nelere iyi gelebileceği hakkında bilgileri de burada bulacaksınız.) Kanserden korunma Kanserden korunma yolunda atılacak ilk adımlar, yaşam tarzımız ve çevremizin vücuttaki savunma sistemini sürekli tehdit ettiği bir dünyada, yakalanacağımız herhangi bir hastalığa karşı alınacak önlemlerle aynıdır. Mesele, yaşam tarzımızı ciddi bir şekilde gözden geçirmekten, sonrada, yaşam ve düşünce tarzımızda köklü değişiklikler yapmaktan ibarettir. Bu her zaman pek kolay bir şey değil, ama gerçekten uzun, mutlu, sağlıklı ve kansersiz bir hayat istiyorsak, fevkalade gereklidir. Kanser konusunda kendi kendine yetmede en önemli üç adım şunlardır: - gıda ve beslenme - zihinsel ve duygusal (veya psikolojik) durum - yaşam tarzı ve çevre Gıda ve beslenme Özel rejimlerin tümörlerin büyümesini önlediği, hatta küçülmelerini sağladığı şeklindeki iddialar eskiden beri bilinen iddialardır. Bu savlarla ilgili bilimsel kanıtlar doktorların büyük çoğunluğunu henüz ikna edememesine karşın beslenmeyle kanser arasındaki ilişki artık herkes tarafından kabul edilmektedir. Kesin olarak hangi gıdaların kansere yol açabileceği, hangilerinin kanseri engelleyebileceği konusundaki araştırmalar halen devam etmesine karşın, dünya çapında tanınmış tüm kanser kuruluşları kanserden korunmak için hayvansal yağ ve şekerden yana fakir, bol lifli meyve ve sebzelerden yana zengin bir diyet öneriyorlar. Çeşitli gıdalarla kanser arasındaki bilinen veya, kuşkulanılan ilişkilere şu örnekler verilebilir: - Şişmanlık ve fazla yağ tüketimiyle meme kanseri - Tütsülenmiş ve tuzda muhafaza edilen gıdalarla mide kanseri - Kavrulmuş et veya açık ateş üzerinde (barbekü ve ızgara gibi) pişirilen etle, başta bağırsak kanseri olmak üzere, her tür kanser. Beslenmeyle, örneğin, bağırsak kanseri arasında kesin ilişki olduğu biliniyor, çünkü fazla miktarda pirinçle birlikte daha çok lifli gıdalar yiyen Afrikalılar bu kansere çok az yakalandığı halde, daha çok et, tereyağı ve diğer yağlı yiyeceklere ağırlık veren Batılılar'da bağırsak kanseri çok daha sık görülmektedir. Bunun bilimsel açıklaması da şöyle: Bol lifli gıdaların oluşturduğu hacimli posa sindirim sisteminden çok hızlı geçtiği için toksinlerin birikmesine ve habis bir oluşumun başlamasına fırsat bırakmıyor. Ne var ki, sağlıklı ve besleyici bir diyet uygulamak kanserden korunmanın en yollarından biri olmakla kalmayıp hastalığa yakalandınızsa onunla savaşta da çok yardımcı olduğu halde, mesele bununla bitmiyor. Bundan sonra atılacak adım, hastalıkla gerçekten savaşmak için ayrıca özel gıdalar almaktır. Kansere karşı beslenme: - Daha az yağ yiyin (kırmızı etteki bütün yağı sıyırıp atın, balık ve tavuğa ağırlık verin) - Sadece yağsız veya, yarı yağlı süt, az yağlı yoğurt ve peynir alın - Kızartmaları azaltın (yerine fırında veya, buharda pişmiş veya, kapalı ateşte ızgara yiyin) - Tereyağı yerine az yağlı margarin (işlem görmemiş doymamış yağlar) yiyin; kaymağı unutun - Daha fazla lif (veya selülozlu gıda) yiyin. Yani, şunları: *günde en az beş porsiyon taze meyve ve sebze (meyvelerin kabuklarını soymayın, ama iyice yıkamayı unutmayın) *kuru meyve, özellikle kuru erik yiyin (az şeker) *bol miktarda koyu yeşil ve sarı sebze (ıspanak, brokoli, havuç) *kabuğuyla fırında pişmiş patates *bol miktarda rafine edilmemiş tahıl (esmer pirinç vb) *kahvaltıda kepekli gevrek veya, lapa *kepekli un ve sadece kepekli ekmek *kepekli makarna **Daha az şeker tüketin yani: - pasta, bisküvi, tatlı ve çikolatayı azaltın - tatlı olarak taze meyve yiyin **Tuzu azaltın. yani: - yemeklere koyduğunuz tuzu azaltın ve tuzluğu sofradan uzak tutun - tuzlu çerez, gevrek gibi şeyleri azaltın **Mümkün olduğu kadar organik gıdalar yiyin Besinler kanserle nasıl savaşır: Serbest radikallerin verdiği hasarın kanserde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Serbest radikallerin verdiği zarar kanserin kuvvetle muhtemel sebebi olmasının dışında, yaşlanmamızı da hızlandırır. Yaşlanma, tıpkı demirin paslanması veya tereyağın küflenmesi gibi vücudumuzun oksitlenme sürecidir. Neyse ki, serbest radikallerin yol açtığı zarara karşı besinlerde vitamin ve mineral olarak bilinen doğal bir panzehir vardır. A, C ve E vitaminleriyle selenyum, çinko ve manganez gibi mineraller doğal bir antioksidan görevi görür: yani, serbest radikallerin yol açabileceği oksidasyona karşı hareket ederler. Bu nedenle bunlara ''antioksidan'' denir. Antioksidan içeren besin maddeleri kansere karşı güçlü bir koruyucudur. Kanserden korunmak için yüksek miktarda A, C ve E vitaminleriyle selenyum, çinko, manganez ve lif içeren besin maddeleri en güçlü bileşimi meydana getirir. Bunların en önemli kaynakları aşağıda sıralanmaktadır. A vitamini Doğal olarak beta karoten halinde bulunur ve vücut tarafından gerektiği kadarı A vitaminine dönüştürülür. Kayısı, portakal, şeftali, kavun, muz, havuç, kırmızıbiber ve tatlı patates gibi koyu sarı ve turuncu renkli meyve, sebzelerde bulunur. Aynı zamanda ıspanak, brokoli, yapraklı sebzeler gibi koyu yeşil sebzelerde de vardır. C vitamini Turunçgillerlerin çoğunda (portakal, limon, greyfurt, turunç) ve tropik meyvelerde (guava, kivi, mango) bulunur. Ayrıca yeşil ve kırmızı biber, brüksel lahanası, çilek, domates ve patateste de bol miktarda mevcuttur. Vücudun kendi kendine üretemediği en gerekli birkaç vitaminden biridir. Dolayısıyla, ya gıdalardan, ya da beslenmeye ek olarak ayrıca alınması gerekir. C vitamini, E vitamininden sonra en güçlü antioksidandır. E vitamini Bilinen en güçlü antioksidandır. Özellikle, doymamış bitkisel yağlarda (soya ve ayçiçek yağı gibi), badem ceviz gibi yemişlerde bulunur. Bezelye, fasulye ve bazı yapraklı sebzeler de zengin E vitamini kaynağıdır. Selenyum Bu mineral birçok değişik besin maddesinde bulunur. Et (özellikle ciğer ve domuz), bal ve deniz ürünleri (tarak ve karides), mantar, süt, yumurta,sebzeler (soğan sarımsak, kabak lahana), tahıl ürünleri. Çinko Çinko eksikliğinin bazı kanserlerde, özellikle de, prostat kanserinde rolü olduğu sanılmaktadır. Hastalıktan korunmada ve tedavisinde kullanılmaktadır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Türkiye'de yapılan bir araştırma, selim huylu prostat büyümesine kıyasla prostat kanserine yakalanmış hastalarda çinko seviyesinin daha düşük olduğu gözlenmiştir. Çinko, kabuklu deniz ürünlerinde bol miktarda bulunur. Ayrıca, balık, ciğer ve yumurta da vardır. Lifler Lifler, yediğimiz besinlerin sindirilmeyen ve emilmeyen kısımlarıdır. Bu nedenle sindirim sisteminden doğruca çıkıp vücut dışına atılır. Buğday veya, diğer tahıl ürünlerinin dış kabuğunda, sebze ve meyvelerin kabuklarında bulunur. Vücuttaki atıkların hacmini artırarak dışkıyı yumuşatır, dolayısıyla vücuttan daha kolay ve çabuk atılmasına yardımcı olur. Lifin kabızlığa karşı son derece etkili bir doğal tedavi ürünü olmasının nedeni budur. Beslenmeye takviye: Beslenmenizin yeterli olmadığını veya, çevresel kirliliğe fazlasıyla maruz kaldığınızı düşünüyorsanız, kanserden korunma veya onunla savaşmada yararlı olduğu bilinen besinleri yoğunlaştırılmış biçimde ayrıca ek olarak alabilirsiniz. Bunlar diyetinize takviye olarak tablet, kapsül,toz veya sıvı haldedirler. Kendisini kanser tehlikesine maruz gören herkesin bunları bir korunma önlemi olarak alması mantıklı bir davranıştır. Aşağıdaki tablo İngiltere'deki Bristol Kanser Merkezinin hastalıktan korunmak için tavsiye ettiği miktarları göstermektedir. Bu tür takviye besinlerin nasıl ve ne kadar alınacağı konusunda bazı doktorlar bilgi sahibi olmakla birlikte, yetersizdirler. Beslenme tıp fakültelerinin çoğunda hala uzak durulan bir konu olduğu için, bu tür takviyelerden sadece '' idrarın fiyatını artırdığı'' iddiasında bulunan doktorlara karşı ihtiyatlı olmalısınız. Kanseri önlemede yararlı ek besleyiciler: Betakaroten( A vitamini) 1*6 mg. tablet, günde iki kez B vitamini kompleks 1*50mg. tablet,günde bir kez C vitamini (kalsiyum veya magnezyum askorbatla birlikte) 1*500 mg. tablet günde üç kez E vitamini 1*133 mg. tablet veya 200 iu,günde bir kez Selenyum ( isteğe bağlı) 1*200mcg. günde bir kez Balıkyağı ve keten tohumu yağı /veya 400-500 mg günde '' '' Çuha çiçeği yağı 1500-2000 mg günde '' '' Not: Aksi yöndeki söylentilere rağmen takviye besinler, üreticilerin talimatına uygun olarak kullanıldığında kesinlikle zararsızdır. Bazıları (yapay retinol şeklindeki A vitamini, çinko, selenyum gibi ) ancak çok miktarda alındığında toksik olabilir; bu da yukarıda verilen dozajların çok üstündeki miktarlar için geçerlidir. Ama en doğrusu, bunların tedavi amacıyla kullanımında gerçekten bilgi sahibi biriyle konuşmak ve onun onayını almaktır. Psikolojik gerilim: Herşeyden önce, ''stres'' dediğimiz şey,aşırı fiziksel ve zihinsel yüke karşı doğal bir canlandırıcı tepkidir. Belli bir miktarı kaçınılmaz olmasının yanı sıra, gerekli ve sağlıklıdır. Bizi canlı ve uyanık tutar. Ama fazlası, Amerikalı stres uzmanı Dr. Hans Selye'nin işaret ettiği gibi, sarsılmamıza ve yıkılmamıza yol açabilir. Hastalık, stresin bir türlü sona ermemesi durumunda ortaya çıkar. Genel olarak hayatın getirdiği gerginlikleri azaltmak için kullanılan bilinen yöntemlerin birçoğu günümüzde artık kanser de dahil olmak üzere bütün hastalıklarla savaşırken kullanılmaktadır. Örneğin, egzersiz, aşırı strese karşı mükemmel bir panzehirdir. Bu, ille de bir spor salonuna gitmek değil, yüzmek, uzun yürüyüşler y6apmak veya, bisiklete binmek anlamındadır. Egzersiz, sağlıklı kalabilmenin en gerekli şartlarından biridir; ne var ki, stresten kurtulmada ne kadar yararlı olduğunu bilen insanların sayısı çok azdır. Sonuç olarak, stres bir sorunsa, egzersize zaman ayırınız lütfen.Kanseri sadece önlemeye değil, tedavi etmeye ve iyileştirmeye de yardımcı olur. Şayet kansere yakalanmışsanız, en önemlisi hastalıkla savaşta olumlu bir yaklaşım benimsemektir. ’’Mücadele ruhu’’ konusunda yapılan araştırmaların çoğu bunun hastaların yaşam kalitesini ve yaşama şansını artırdığını göstermektedir. Yaşam tarzı ve çevre: Çevremizde olup bitenleri tam anlamıyla kontrolümüz altında tutabilmek mümkün değilse de, önlem alabileceğimiz birçok şey vardır. Örneğin, kendi irademizle yarattığımız koşulları değiştirebiliriz. Hepside kanserin belli başlı nedenleri arasında yer alan ''kaçınabilir kirlilik'' örnekleri şunlardır: * Sigara * Alkol * Güneş banyosu * Evde veya, işte tehlikeli koşullarda çalışma Sigara Bütün kanser uzmanları, katran içeren tütün dumanı solumanın kanserin, en azından, en önemli nedeni olduğunda hemfikirdirler. Tütün dumanı, sadece akciğer değil, gırtlak, böbrek, pankreas ve mesane kanserlerine de yol açmaktadır ve bunların hepsi hem öldürücü olabilmekte hem de tedavileri çok zordur. Tütün dumanı, sadece sigara veya pipo içinler için değil, bunları içmedikleri halde dumanını soluyanlar içinde tehlikelidir. ''Pasif içicilik'' denilen bu durum, kansere yol açabileceği gibi astım, bronşit gibi göğüs hastalıklarına yakalanma riskini de taşımaktadır. Sigaranın, kanserden daha fazla ölüme yol açan kalp hastalıklarının da önemli nedenidir. Tanınmış İngiliz kanser uzmanlarından Sir Richard Doll, hepside sigara içen bir grup doktor üzerinde sigarayı bırakmanın etkilerini araştıran bir çalışma yürütmüştür. Hiç sigara içmeden geçen 12 yıldan sonra bu kişilerin akciğer kanserine yakalanma tehlikesi hiç sigara içmemiş olanlarla aynı düzeye gelmiştir. Daha önce aşırı miktarda sigara içenlerde bile tehlike ciddi oranda azalmıştır. Sonuç olarak, buradaki prensip sigarayı tamamen bırakmak, bunu başaramıyorsanız mümkün olduğunca azaltmak olmalıdır. Alkol Genellikle birlikte kullanılan sigara ve içki modern dünyanın en yaygın toplumsal alışkanlıklarındandır. Büyük keyif verdikleri açık olmakla beraber agız ve gırtlak kanserine de yol açabiliyorlar. Fazla alkol aynı zamanda, önce karaciğerde siroz yaptıktan sonra, karaciğer ve pankreas kanserine de sebep olabiliyor. Buradaki prensip de yine aşırıya kaçmamak olmalı: Aldığınız alkol miktarını size hala keyif verecek, ama zarar vermeyecek düzeye indirin. Sağlıklı insanların güvenle içebileceği içki miktarı konusunda doktorların fikir birliği ettiği kesin bir ölçü yok, ama birçok uzman, erkekler için günde üç veya dört, kadınlar için iki veya üç ölçüsünü geçmemek gerektiğini düşünüyor. Ölçüden kastedilen, bir kadeh şarap, bir duble sert içki veya, küçük bir bardak biradır. Ama kanserli insanlar için en iyisi, mümkünse , alkolden uzak durmaktır. Güneş banyosu Genellikle güneşin ültraviyole ışınlarının yol açtığı cilt kanserleri, beyaz tenli insanlar arasında çok yaygındır. Özellikle çilli ve çabuk yanan bir teniniz varsa, nasıl, nerede ve ne zaman güneşe çıkabileceğiniz konusunda dikkat etmelisiniz. Birçok insan, özellikle de sıcak ülkelere tatile gidenler, güneş ışınlarının en güçlü olduğu saatlerin, sabah 11 ile öğleden sonra 3 olduğunu, koruyucu güneş yağları, hatta havanın bulutlu olmasına rağmen ciltleri için zararlı olabileceğini ya fark etmez, veya unutmuş görünürler. Güneş banyosu koruyucu yağlar kullanılarak güneşin hafif olduğu saatlerde yapılmalıdır. Güneşin tepede olduğu saatlerde her zaman, ama her zaman, bir şapka ve uzun kollu giysiler giyerek korunmak gerekir. Güvenli olmayan seks Cinsel ilişki yoluyla insanların birbirlerine geçirebileceği herpes virüsü ve üreme organlarındaki siğiller, serviks kanseriyle bağlantılıdır. Bu nedenle, tıpkı içki ve güneş banyosunda olduğu gibi seks konusunda da aşırıya kaçılmamalıdır. İşin ilginç yanı, sekssiz yaşamanın yaşlı erkeklerde prostat kanserine neden olmasıdır. Yaşları ilerleyen erkeklerde, daha az kullanılması nedeniyle prostat bezi kanserleşebilmektedir. İşte ve evde tehlikeli bir ortam Sürekli endüstriyel tozlar ve diğer maddelerle dolu ortamdaysanız, kesinlikle kanser tehlikesiyle karşı karşıyasınız demektir. Bilgisayar mikrodalga fırın gibi araçlardan yayılan elektromanyetik alanlara sürekli maruzsanız da, bu konu hala tartışılmakla beraber, olasılıkla ayni tehlike sözkonusudur. Tehlikeli tozlardan korunmak için daima yüzünüze maske takın, koruyucu giysiler giyin ve eğer varsa güvenlik talimatlarına uyun. Arabaların egzoz dumanını solumaktan, bazı ürünlerde haşereye karşı kullanılan spreylerden veya, koyun postlarını temizlerken tatbik edilen arsenikten korunmak hiç de kolay olmamasına rağmen bu tür kirliliğe karşı kamuoyunun tepkisi giderek artmakta ve denetimlerin ciddileşmesini sağlamaktadır. Buna rağmen sürekli tepkinin ve baskının her yerde sürdürülmesi yararlı olacaktır. Radyasyon Kirliliği Esas tehlike, bilgisayarlar ve mikrodalga fırınlar gibi, düşük frekanslı elektromanyetik radyasyon yayan elektrikli aygıtlardan gelmektedir. - Bilgisayar ekranına mutlaka filtre koyun. Bilgisayar, televizyon veya herhangi bir göstericili aygıtın yan veya arka tarafına iki metreden daha yakın mesafede bulunmayın. - Yüksek voltajlı gerilim hatlarına yakın mesafede oturmayın ve çalışmayın( Radyasyon alanı yüzlerce metre genişliğindedir…). - Elektrikli aletleri, özelliklede bilgisayarları, ihtiyacınız kalmadığında kapatın. - Granit kayalar üzerine inşa edilmiş binalarda radyoaktif Radon gazına karşı zeminlerin ve bina girişlerinin kuralına uygun izole edilmiş ve zemin altındaki havalandırmanın gerektiği gibi yapıldığından emin olun. - Gereksiz yere röntgen ışınlarına maruz kalmayın. Röntgen çekilirken dişçinizin veya doktorunuzun diğer bölgeleri koruyucu bir örtü ile korumasını sağlayın. Bu arada ağızdan bol miktarda iyot alın. Örneğin yosun tabletleri alabilirsiniz, bunlar vücuttaki radyoaktivitenin daha çabuk atılmasına yardımcı olur. - Fosforlu kadranı olan saatlerden uzak durun. Ambalaj kirliliği Paketleme için kullanılan maddelerin çoğunda az miktarda kanserojen vardır. Gıda maddelerini sarmak için kullanılan şeffaf folyo gibi plastik maddeler, süt, meyve suyu kutuları ve plastik şişelerdeki kanserojen maddeler yediklerimize, içtiklerimize geçer. Gıda maddelerini sarmak için mumlu kağıt veya alüminyum folyo kullanın; İçecekleri cam şişelerde satın alın. Gıda maddelerini porselen, toprak, cam veya paslanmaz çelik kaplarda muhafaza edin. Hava Kirliliği Özellikle dışarıdayken, soluduğunuz havanın kirli olduğunu hissediyorsanız, ağzınızı ve burnunuzu bir maskeyle veya ipek bir eşarpla örtün. Ateşten çıkan, özellikle de plastik ve lastik yandığında çıkan dumanı solumamaya çalışın. Sigara içilen odalarda, yeterli havalandırma sağlanmadan kömür ve odun ateşi yakılan yerlerde asla oturmayın. Binalarda izolasyon malzemesi olarak kullanılan formaldehitli ürünlerden ve preslenmiş keresteden kaçının. Su Kirliliği Şehir şebekesinden su kullanılacaksa. İyi bir filtre gereklidir. Doğal kaynak sularında bile bir miktar kirlenme olduğu için filtre kullanılması önerilir. Musluktan su almadan önce, biriken pisliği atmak için, suyun bir miktar boşa akması gerek. Özet Kanserle savaşta, özellikle de kanseri önlemede kendi kendinize yapacağınız yardım la çok şey yapabilirsiniz( özelliklede daha önce başarılı bir kanser tedavisi geçirdiyseniz, tekrarını önleyebilirsiniz). Yine de, kanser teşhisi konması birçok insan için çok büyük bir darbe olduğundan, anlayışlı bir sağlık uzmanıyla görüşme ve konuşma ihtiyacı her türlü tedavinin en önemli bir parçasıdır. Erkekler ve Kadınların kendi kendilerini muayenesi: En çok görülen belirtilere karşı dikkatli olmanın yanı sıra, meme, testis, cilt ve bağırsak gibi yaygın kanser türlerinin semptomlarını kontrol etmek için kendinizi daha yakından inceleyebilirsiniz. Meme Kontrolü ’’ Memelerini tanımak’’, yani memelerinin normal biçimini ve verdiği hissi bilip, herhangi bir değişiklik olup olmadığını düzenli olarak kontrol etmek, Batı ülkelerinin çoğunda kadınlar için resmi sağlık politikası haline gelmiştir. Dikkat edilmesi gereken olağan dışı değişiklikler şöyledir: - Memede veya koltuk altında küçük şişlik veya yumru. - Memelerden birinde olağan dışı büyüme. - Kolunuzu kaldırdığınızda, cilt üzerinde küçük bir gamze veya çukur. - Meme derisi üzerinde veya meme başında herhangi bir kızarıklık, tahriş olmuş veya yaralı bölge. - Meme başından gelen kan veya akıntı, çabuk iyileşmeyen kızarık bölgeler. - Meme başının görünümünde herhangi bir değişiklik, içeri, yukarı veya aşağı doğru çekilme. - Meme başının üstünde veya çevresinde görülen isilik veya lekeler. - Derinin renginde değişiklik. - Damarların normalden daha fazla belirgin hale gelmesi. Kanser konusunda uzmanlaşmış bazı kurumlar, kadınlara her ayın belli bir gününde memelerini muayene etmelerini tavsiye ediyor. En uygun zamanda eğer adet görmeye devam ediyorsanız, adet ertesidir. Adet bitiminde memeler pek fazla şiş ve hassas olmaz. Adet görmeyen kadınlarda her ayın birinci günü meme kontrolü yapabilir. Şayet memelerinizde bir şişlik saptarsanız, derhal doktorunuza bildirin; bu arada memelerdeki tüm şişliklerinde habis ( kötü huylu.) tümörler olmadığını da unutmayın. Ama habis ise, derhal teşhis konması ve tedavinin başarılı olabilmesi içinde, mümkün olduğunca çabuk alınması gerekir. Nasıl Yapacaksınız Aynanın karşısında durup kollarınızın pozisyonunu sürekli değiştirin ki, memelerinizi de değişik açılardan izleyebilesiniz. Daha sonra yere uzanıp başınızın altına bir yastık, hafifçe dikleştirmek için omuzlarınızdan birinin altına da katlanmış havlu yerleştirin. Yukarı kaldırdığınız memeyi diğer elinizin parmak uçlarının içiyle muayene edin. Testis Kontrolü Erkeklerin. Özelliklede genç erkeklerin, testislerini düzenli olarak kontrol etmeleri gereklidir. Testislerde kanser 25-35 yaş arasındaki erkeklerde ortaya çıkar, ama erken teşhis edilirse iyileşebilir. Her ikisinde de olabilir, ama genellikle testislerden birinde görülür. İlk belirtiler, testiste ağrısız bir şişlik veya yumru, skrotumda( testisleri tutan torba ) bir ağırlık duygusu, kasıkta veya midede fazla şiddetli olmayan ağrıdır. Bütün genç erkekler ayda bir defa testislerini kontrol etmelidirler. Sıcak küvette veya, duş sırasında skryum derisi gevşeyeceği için muayene daha rahat yapılabilir. Nasıl Yapacaksınız Skrotumu avucunuzla destekleyip büyüklüğünü ve ağırlığını kontrol edin. Birinin diğerinden ağır olması son derece normaldir. Ama hangisinin daha büyük ve sarkık olduğunu bilin ki, olağandışı bir gelişmeyi ayırt etmeniz kolay olsun. Her iki testisi de son derece yumuşak hareketlerle kontrol edin. İki elinizin arasına alıp parmaklarınızla herhangi bir yumru, alışılmadık bir şişlik veya, sertlik olup olmadığını inceleyin. Testislerinizi iyi tanımak önemlidir, çünkü, testisin araka tarafında epidimis adı verilen ve spermlerin depolanmasını ve taşınmasını sağlayan kordonumsu uzun bir oluşum vardır. Skrotum sıcak ve gevşemiş bir haldeyken epidimis testisten ayrılabilir ve siz bunu bir anormallik sanabilirsiniz. Cilt kontrolü Cildinizde büyüyen lekeler, benler, iyileşmeyen yaralar olup olmadığını düzenli olarak kontrol edin. Yüzde, ellerde ve kollardaki bazal hücre karsinomu ve skuamoz epitel karsinomu adı verilen cilt kanserleri, yeter,nce erken teşhis edildiğinde, klasik cerrahi ve radyoterapi ile iyileşebilir. Vücuttaki habis melanomlar bile vaktinde fark edilirse başarıyla tedavi edilebilir. Aşağıdaki belirtilerden birini gördüğünüzde hiç vakit kaybetmeden doktorunuza iletin: - Kaşınan bir ben - Kurşunkalemin arka ucundan daha büyük bir ben - Büyüyen bir ben - Dış hatlarında değişiklikler olan bir ben - Kanayan, akıntı yapan veya kabuk bağlayan bir ben Bağırsak kontrolü: Bağırsak kanserinin dışarıdan belirtisi hemen hemen hiç yoktur. Bu nedenle yapılacak tek şey, bağırsak hareketlerinizi dikkatle takip etmektir. Herhangi bir değişikliğin devam etmesi, bir tümörün ilk işareti olabilir. Sorun olduğunu gösteren belirgin bir işaret dışkınızdaki ' kandır.' Bu tür bir belirtiyi derhal doktorunuza bildirin. Rektumdan kan gelmesinin bir nedeni de son derece ağrılı bir hastalık olan basurun (hemoroid) sonucu olabilir. Kabızlık çekiyorsanız dışarı çıkarken zorlanmak buna neden olabilir. Tehlikeli değildir ve kolay tedavi edilebilir. Bağırsaklardaki kanamaya polipler ( küçük iyi huylu oluşumlar ) de yol açabilir ve bunlar basit bir operasyonla alınabilir. Ama polipler bazen "habis öncesi", yani, kanserin ilk başlangıcı da olabilir. O nedenle bir an önce tespit edilip alınmalı ve laboratuara gönderilmelidir. En çok görülen bir diğer belirti de, normal bağırsak hareketlerinizdeki değişikliklerdir. Herkesin alışkanlıkları başkadır, ancak farklı bir durum söz konusu olduğunda hemen doktora başvurunuz. Özellikle de, önce kabız, ardından ishal oluyorsanız ve bu durum tekrarlanıyorsa doktorunuza mutlaka bildirin. KLASİK KANSER TEDAVİ YÖNTEMLERİ Doktorlar ve cerrahlar genellikle ne söyler ve yaparlar? Daha önceki sayfalarda söylendiği gibi, kanser, kontrolden çıkan hücrelerin habis şekilde çoğalması ve çoğalmaya devam etmesidir. Bu nedenle, klasik tıp bu hücreleri mümkün olduğu kadar erken safhadayken, başka bir yere sıçrayıp orada da zarar vermeye başlamadan önce tespit etmeyi ve, ya cerrahi müdahaleyle alarak, yada, diğer yöntemlerle, yok ederek, nüksetmesini engellemeyi amaçlar. Doktorlar kanserin her zaman öldürücü bir hastalık olmadığını bilirler. Bazı türleri, örneğin testis kanseri, tedavi edilebilir. Bu tür kanserin klasik yöntemlerle tedavisinde iyileşme oranı çok yüksektir. Yüzde 80'in üzerindedir. Ama doktorların bildiği başka bir şey daha vardır: Bütün kanser türleri, hatta akciğer kanseri gibi üstesinden gelinmesi en zor olanlar bile, gelişmelerinin ne kadar erken safhasında teşhis edilirse, tedavi şansı da o kadar yüksek olur. Bu nedenle, doktorların çoğunun yaklaşımı, şayet bir kanser gelişiminin ilk safhasında, henüz başka bir yere sıçramamışsa, önünün kesilmesi ve hastanın iyileştirilmesi büyük bir olasılıkla mümkündür, şeklindedir.Hastadan hastaya değişmekle birlikte, tıp mesleği açısından kansersiz geçirilen beş yıl sihirli bir rakamdır. Kanserli hastalar tedavi oldukları merkeze daha sonraki beş yıl boyunca düzenli aralarla gider ve önce üç ayda bir, sonra altı ayda bir, daha sonra da yılda bir kez kontrolden geçerler. Beş yıl geçtikten sonra hala kanser görünmezse, doktorlar hastalığın resmen iyileştiğine karar verirler. Hastalık ne kadar erken tespit edilirse, kanserden kurtulma şansının o kadar arttığını her doktor bilir. Bu da erken teşhis demektir. Ama ne yazıktır ki, kanser, kanser, ancak kendine bir yer edinip epey mesafe aldıktan sonra belirtileri ortaya çıkan sinsi bir hastalıktır. Bu nedenle, çoğu doktor hastalığın vücuda yerleşme ve başka yerlere sıçrama fırsatı bulamadan, düzenli olarak "tarama" programları yapılmasını destekler. Kadınlarda en yaygın tarama yöntemleri serviks kanseri için "smear testi" (simir), meme kanseri içinde "mamografi" dir( meme röntgeni ). Erkeklerde sık görülen prostat ve testis kanserleri için de bazı ülkelerde bu tür testler yapılmaktadır. Dolayısıyla, vücudundaki herhangi bir değişikliği fark etme ve derhal doktora bildirme sorumluluğu da insanların kendilerine kalmaktadır. Kanser de erken teşhisin önemini bilen iyi bir doktor bu tür kuşkulu belirtiler gösteren her olaya aşağıdakilerden birini veya, hepsini uygulamak zorundadır. - Biopsi - Kantahlilleri - Rontgen ( baryumlu radyografi ) -Ultrasonografik tarama - CT (veya Cat ) tarama - Nükleer görüntüleme - Endoskopi Kanser çok zor ve tehlikeli bir hastalık olduğu için klasik tıp bu alanda hayli uzmanlaşmıştır; bu testlerin kesinlikle uzmanlaşmış bir klinik veya, bir hastanenin özel bölümünde yapılması gerekir. Araştırmayı sürdüren doktor da bir onkolog olacaktır ( geleneksel tıp dilinde tümörle ilgili araştırma ve tedavide uzman olan doktordur.). Biopsi Biopsi, tahlil için dokudan küçük bir parça alınmasıdır. Kan tahlilleri Hastadan alınan az miktarda kan, doktorların deyişiyle " sayılır " ve kandaki diğer kimyasal bileşenler araştırılır. Kan sayımı kandaki alyuvar ve akyuvarların sayısını ortaya çıkarır. Kan sayımının sonucu hastalığa ve verilen ilaçlara bağlı olduğu için , bu sadece hastalığın varlığını tespit açısından değil, çeşitli ilaçların etkisini ölçmek açısından da önemli bir göstergedir. Bu nedenle, kan tahlilleri hem daha önce teşhis amacıyla hem de kemoterapi gibi tedavi sırasında sık sık yapılır. Kan tahlilleri hastanın beslenmesinde eksikler olup olmadığını tespit etmek için beslenme kontrolünde da kullanılır. Röntgen Bir insanı neşterle kesip bakmadan içinin resmini alma aracı olarak yüz yıldan bu yana kullanılmaktadır. Esas olarak akciğer ve memede kanser teşhisinde kullanılır. son zamanlarda meme röntgeni (mamografi ) sırasında memelerin ezilmesinin varolan bir kanserin yayılmasına neden olabileceği şeklinde endişeler belirmiştir. Doğrudan X ışınlarıyla röntgen çekilmesinde diğer bir gelişme, özellikle bağırsak kanserinde, X ışınlarıyla birlikte yalıtkanlık gösteren baryum kullanılmasıdır. Cat, CT, BT "CT" ve "Cat", "BT", röntgen ışınlarının bilgisayar teknolojisiyle birleştirilmesi sonucu teşhiste kullanılan, tekniğin, Bilgisayarlı Tomografinin kısaltışmış adlarıdır. Röntgen ışınlarının verdiği sonuç bilgisayar ekranına yansır ve vücudun iç kısımlarındaki organların detaylı görüntüleri ve kesitleri elde edilir. Ultrasonografi İç organların görüntüsünün ekrana yansıtıldığı bir başka test yöntemidir. X ışınları yerine yüksek frekansta ses dalgaları kullanılır. Esas olarak beyin ve idrar yolları kanserlerinin teşhisinde kullanılır. X ışınları gibi zararlı değildir. Nükleer görüntüleme Kanser teşhisinde iki türlü nükleer görüntüleme testi kullanılır: - Manyetik rezonans görüntüleme( MRI ), dünyanın manyetik alanından 50 000 kat daha güçlü bir manyetik alana yerleştirilen vücuda, radyo dalgalarının verildiği bir tekniktir. Verilerin sinyaller bir bilgisayar tarafından görüntüye dönüştürülür. Yavaş ve pahalı bir yöntemdir, ve yan etkileri de henüz bilinmemektedir. - İzotop taraması hastaya iyot gibi hafif radyoaktif bir maddenin çok az miktarda enjeksiyonla ( yada trioidde olduğu gibi ağızdan ) verilmesi ve araştırılan dokuların taranması tekniğidir. Bu yöntem özellikle kemik ve karaciğer kanserinin kesin olarak yerinin tespitinde kullanılır. Endeskopi En son fiber-optik teknolojisi ve endoskop denilen aletin kullanıldığı bir tekniktir. Endoskop, sıkıştırılmış cam elyafından yapılmış, içinden geçen ışığın aletin ucuna kadar iletildiği, uzun, ince, esnek bir tüptür. Vücuda sokulduğunda, cerrah incelediği organın içini bir mercek yardımıyla görebilir. Tüpün içindeki bir başka boru da, cerraha bölgeyi daha iyi görebilmesi için yıkama ve laboratuarda incelemek üzere küçük bir doku parçası ( smear ) alma imkanı sağlar. Ayni alet vücudun farklı bölgelerini incelemekte kullanılır ama adı değişir; Bronkoskop akciğerlerde, gastroskop midede, kolonoskop bağırsaklarda kullanılır. Kanser tedavisi Habis bir oluşum tespit edildiğinde doktorların çoğu hemen tedaviye başlamak ister. Habis oluşumun ilerleme ve ciddiyetine göre, tedavi, teşhis konulduktan sonra birkaç saat içinde başlayabilir. Klasik tıp, kanser tedavisinde şu üç ana silaha başvurur - Cerrahi müdahale - Radyoterapi - Kemoterapi Modern , klasik yada "bilimsel" tıbbın ortaya çıkışına kadar, ameliyat tek geçerli tedavi yöntemiydi. Ama bu yüzyılda ameliyata önce radyoterapi ve 1950'lerden itibaren de kemoterapi eklendi. Tedavi edilecek tümörün tipine ve hastalığın safhasına göre ya yukarıda verdiğimiz silahlardan biri tek başına yada her üçü birlikte kullanılıyor Ameliyat Cerrahın temel görevi, belli bir bölgedeki tümörü hastanın hayatını tehlikeye atmayacak şekilde çıkarıp almak, kanserin o bölgedeki bezlere atlayıp atlamadığına bakmak ve eğer böyle bir durum varsa, daha fazla yayılmasını önlemek için, onlarıd da almaktır. Ama cerrahlar sadece neşter kullanmakla kalmazlar. Görevlerinin bir parçası da, kuşkulanılan kanseri tespit ve teşhis etmektir. Önce el ve göz yardımıyla, bakarak ve hissederek herhangi bir olağandışı belirti arar, oluşum içerlerdeyse bir endoskopla bakar, belki de incelenmek üzere, hasta dokudan küçük bir parça alırlar (Biopsi ) Eskiden cerrahlar sadece tümörü değil, çevresindeki dokuları da ameliyatla çıkarırlardı. Örneğin, meme kanserinde hem memenin tamamı hem de koltuk altındaki bezler alınırdı. Ama bu tür ameliyatların kadında sebep olduğu ciddi psikolojik sorunlar bir yana, her zaman yaşam süresini uzatmadığı, hatta bazen tersine kısalttığı da ortaya çıkınca ciddi biçimde eleştirilmeye başlandı. Günümüzde artık bir cerrah kadın vücudunun şeklini bozmaktan kaçınarak kesinlikle gerektiği kadar dokuyu almakla yetiniyorlar. Yumru çıkarılıp alındıktan sonra meme bazen mümkün olduğu kadar normal bir görünüme kavuşturuluyor. Kanser bacaktaki kemiklerden birindeyse, iyi bir cerrah eskiden olduğu gibi bacağı oluşumun yer aldığı bölgenin üzerinden kesip hastayı sakat bırakmak yerine kanserli kemiği çıkarıp yerine yapay bir kemik ( protez ) koymaktadır. Cerrahi müdahalede gelişen teknikler Yarayı mümkün olduğu kadar küçültebilmek ve vücudu mümkün olduğu kadar normal haline kavuşturabilmek için kanser uzmanı cerrahlar en ileri teknikleri giderek daha fazla kullanmaya başladılar. Bunlar kısaca örneklenirse; - Lazer cerrahisinde, lazer ışınları kesme işlemi olmaksızın dokuların arasından geçiyor - "İğne deliği" cerrahisinde sadece çok küçük bir nokta halinde kesme yapılıyor - Mikrocerrahide en ince ve hassas operasyonlar bir mikroskop ve küçük aletlerle yapılıyor Kanser uzmanı cerrahlar, tıpkı diğer cerrahlar gibi, gelecekte robot kullanmakta ustalaşacaklarını ve ameliyatları uzaktan kumandayla yapabileceklerini düşünüyorlar. Bilgisayarlı görüntüleme tekniği yardımıyla tümörlerin yerini, büyüklüğünü ve ne kadar yayıldığını tam olarak tespit edebileceklerini umuyorlar. Radyoterapi Yüz üç yıl önce, Belçikalı bilim adamı Roentgen, yüksek voltajlı bir akımı radyo lambasından geçirme deneyi sırasında, elektromanyetik radyasyonun maddeyi delip geçebildiğini keşfetti. Ne olduğunu bilmediği için bu ışınlara, "X ışınları" adını verdi.Beş yıl sonra, 1900 da, bu ışınların insan dokusuna zarar verebildiği, bu nedenle de dikkatli kullanıldığı taktirde, habis tümörlerin küçültülmesinde, hatta tamamen yok edilmesinde kullanılabileceği anlaşıldı. “Çok dikkatli olmak” son derece önemli, çünkü tedavi ederken sağlıklı dokulara zarar vermek çok basit. Radyoterapi, özellikle radyasyona karşı duyarlı olduğu tespit edilen tümörlerin yok edilmesinde kullanılır. Ayni zamanda, ameliyattan sonra kalabilen ve çevredeki bezlere yayılma olasılığı bulunan, kanserli hücrelerin yok edilmesinde ve ilerlemiş kanser vakalarında ıstırabı hafifletmek, komplikasyonları önlemek amacıyla kullanılır. Buna “palyatif” tedavi denmektedir. İngiltere’de kanser hastalarının yarısından fazlasına radyoterapi uygulanmaktadır. Radyoterapi kanserde nasıl kullanılır? Radyoterapi dışarıdan röntgen aygıtlarıyla, içeriden de vücuda radyoaktif maddeler yerleştirilerek uygulanır. Ameliyattan önce tümörü küçültmek, tamamen yok etmek veya, ameliyattan sonra kalan hücreleri temizlemek için en çok dışarıdan uygulanır. Her üç durumda da verilecek dozajın radyoterapide uzman bir doktor ve bir fizikçinin ortak çalışmasıyla, büyük bir dikkatle saptanması gerekir. Radyoterapi tedavisine girecek bir hasta benzer isimli şu uzmanlarla karşılaşır; - Radyolog : teşhiste uzmanlaşmış doktor. - Radyoterapist: tedavide uzmanlaşmış doktor. - Radyografi uzmanı: röntgen cihazını kullanan ve tedaviyi uygulayan kişidir. Dozaj saptandıktan sonra tedavinin seyri hastanın durumuna göre belirlenecektir. Her gün gelebilecek hastaya toplam dozaj daha küçük miktarlara bölünerek uygulanacak, ancak haftada bir gelebilecek bir hastaya daha yüksek miktarda verilecektir. Tedavi başlamadan önce, radyasyonun sağlıklı dokulara ulaşmadan tam tümöre verilmesini garantiye almak için bir tür prova mahiyetinde “ simülatör” denen bir alet kullanılır. Baş ve boyuna tedavi uygulandığında, hasta pleksiglas levhalarla örtülür ve korunur, ışın verilecek bölge güvenilir bir şekilde uygun yere yerleştirilip ışınların sadece tümöre ulaşması sağlanır. Vücut yüzeyine yakın kanserler, içinde radyoaktif madde bulunan ince iğnelerin veya tüplerin vücuda yerleştirilmesiyle tedavi edilir. Bunlar radyasyonu doğrudan tümöre taşıdıkları için hastanın diğer hastalardan ayrı bir şekilde, radyoaktiviteye karşı alınan sıkı güvenlik önlemleri altında hastanede kalması gerekir. Yan etkiler Radyoterapinin yan etkileri vardır, ama bunlar yeni teknikler sayesinde azaltılmıştır. En sık görülen yan etkisi, tıpkı güneş yanığında olduğu gibi cildin kızarması ve tahriş olmasıdır. Bu durum genellikle tedavinin sonuna doğru ortaya çıkar, ama bazı insanlar diğerlerine oranla çok daha fazla etkilenirler. Tedavi sırasında hastalar genellikle kendilerini çok bitkin hisseder ve epey dinlenme ihtiyacı duyarlar. Özellikle mide ve çevresi radyoterapi görüyorsa, bulantı da olabilir. Bu yan etkiler hastalara önceden bildirilmeli ve homoepati veya aromaterapi kremleri gibi doğal tedavi yöntemleriyle bunların üstesinden gelmelerine yardımcı olunmalıdır. Tedavi boyuna ve başa uygulanıyorsa, saçlar da dökülebilir, ama tedavi biter bitmez yeniden çıkar. İlik bulunan kemiklere tedavi uygulandığında iliğin( görevi kan yapmaktır ) azalması tehlikesi vardır ve bu da enfeksiyonlara karşı direncin azalmasına yol açacaktır. Bu yüzden, radyoterapi gören hastaların bol miktarda sıvı alması, gerçekten zengin bir beslenmeye ağırlık vermeleri gerekir. Böylece tam anlamıyla iyileşebilmek için vücutlarına destek olacaktır. Kemoterapi Kemoterapi kimyasallarla, yani, ilaçla tedavi demektir. Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlara hücreleri zehirledikleri için Sitotoksik adı verilir. Özellikleri, vücudun her yerindeki kanserli hücrelere saldırmalarıdır( oysa ameliyat ve radyoterapi sadece belli bir bölgedeki kanseri yok eder ). Bu nedenle, kan kanserleri( ör. Lösemi ) veya lenfatik sistem kanserleri ( ör. Hodgkin hastalığı ) gibi bütün vücuda yayılan kanserlerde son derece etkilidir. -Kemoterapi kanserde nasıl kullanılır ? Kemoterapi tek başına da, ameliyat ve radyoterapiyle de birlikte kullanılır. Kanserlerin ilk başlangıç noktasından dolaşım sistemi vasıtasıyla salgı bezlerine ve vücudun diğer bölgelerine yayılmasını engellemekte özellikle başarılıdır. Sitolojik ilaçların hepsinin kendine özgü nitelikleri olduğu için her biri tek başına da kullanılabilir veya, daha geniş çaplı bir saldırı için diğer kanser ilaçlarıyla birlikte verilebilir. Kansere karşı kullanılan ilaçların büyük çoğunluğu hap şeklinde ağızdan alınamadığı için ya enjeksiyonla ya da damara damla damla verilir. Serum diye bilinen intraven infüzyon genellikle hastanede veya uzman bir klinikte, hastanın durumunu ve gelişimini takip eden doktor denetiminde hemşire tarafından uygulanır. . Yan etkiler Sitolojik ilaçlar hızla bölünerek çoğalan kanser hücreleri için zehirli olmalarının yanı sıra saç, tırnak, sindirim yolunun iç çeperi gibi hızla bölünen diğer hücreleri de etkileyerek yan etkilere yol açar. Kemoterapi uygulanacağı zaman hastalara bunlar anlatılmalı, mide bulantısı ve kusma (mide çeperi tahriş olduğunda), saç dökülmesi (saç kökleri hasar gördüğünde ) gibi şeylerle karşılaşabileceklerini bilmelidirler. Mide bulantısı ve kusmaya karşı bulantı kesici ilaçların yararı olabilir. Tedavi sırasında ve ertesinde de kelliği gizlemek için peruk kullanılabilir( İngiltere de kamu sağlığı servisince bedava verilmektedir). Etkilenen saçlar tedaviden sonra yeniden çıkar ama rengi ve yapısı farklı olabilir. Özet Kanser, tedavi edilse bile, insan hayatını tehdit eden bir hastalıktır. Klasik tıbbın uyguladığı mevcut kanser tedavileri sadece zor ve zahmetli değil, ama bazen da başarısızdır. Tedavi genellikle hastalıktan kötü görünebilmektedir. Bu olgular, zaman içinde iyiye doğru gitmekle birlikte yavaştır. Kanser uzmanlarının çoğu “ileri teknoloji” tıbbına bel bağladıkları için, doğal tıbbın önerdiği daha yalın, daha güvenli tedavi yöntemlerinin değerini maalesef göremiyorlar. Buna rağmen (Türkiye dışındaki) bazı hastanelerin kanser bölümlerinde, diğer tedavi yöntemlerinden pek çoğu uygulanmaktadır, çünkü kanserin sadece tedavi edilmesi gereken bir tümör olmadığı, ama, kişinin ruhsal ve zihinsel yönlerini de ilgilendiren bir hastalık olduğu anlaşıldı. ”Holistik” yaklaşım denen bu kavrama genellikle doktorlardan çok hemşireler heyecanla sarılmaktadır (tabi yine bizim ülkemizde değil.). Örneğin İngiltere’de Royal Marrsden kanser hastanesinin Londra’daki kanser rehabilitasyon merkezinde, hepsi masaj, gevşeme, sanat da dahil olmak üzere çeşitli doğal terapi yöntemlerinde eğitim almış hemşireler çalışmaktadır. Benzer imkanlar, Hammersmith (Londra), Lancester ve Güney Cleveland’daki hastanelerde de bulunabilmektedir. İki yaklaşım arasındaki farkı belki de en iyi İngiltere’deki Bristol Kanser Merkezi’nin tı Direktörü Dr. Rosy Daniel’in sözleri özetlemektedir: “ Kanserde geleneksel tedavi yöntemleri hastalıktan arınmış dönemi uzatır, ama yaşam süresini uzatmaz. Öte yandan, alternatif terapiler yaşam süresini uzatır. Aradaki fark gayet açık ve önemlidir. Geleneksel tıp yangını söndürür, alternatif tıp ise yangının yeniden çıkmasını engeller. En ideali, her ikisini birlikte kullanmaktır.” Bu bölümden sonra, kanser “yangınının” yeniden çıkmasını engellemek için daha yalın, ama etkisi saptanmış doğal tedavi yöntemlerini çok kısa tanıtacağız. DOĞAL TEDAVİ YÖNTEMLERİ VE KANSER ”Yumuşak alternatifler” Buraya kadar gördüğümüz gibi, geleneksel kanser tedavisi; ameliyat, radyoterapi ve kemoterapi olmak üzere, esas olarak üç temel silaha dayanır. İyileşme veya yaşam süresinin uzatılması açısından sonuç, kanserin türüne ve tedavinin hangi safhada başladığına bağlı olarak çok farklıdır. Bu yöntemlerin kanser tedavisinde yeri vardır, ama genellikle hastayı müthiş bir gerginliğe sokar ve son derece rahatsız edici olabilir. Doğal tedavi yöntemleri, vücuda kendisini iyileştirmesi için ihtiyacı olan yardımda bulunulduğu taktirde kanserin durdurulabileceği, hatta bazan tamamiyle temizlenebileceği fikri üzerine inşa edilmiştir. Araştırmalara göre, giderek daha çok sayıda insan güvenli ve etkili olduğu kadar, olabildiğince basit, yalın ve saldırgan olmayan tedavi yöntemleri peşine düşüyor. Doğru veya yanlış, “doğal tıbbı” bu tür bir yaklaşım olarak görüyor.Doğal tedavi nedir? Bütün doğal tedavilerin, tıpkı geleneksel tıpta olduğu gibi, tek bir ortak fikir veya, ilke üzerinde inşa edilip edilmediği (terapistlerin kendi aralarında bile) tartışma konusudur. Farklı görüşler olmasına rağmen doğal terapistlerin genel olarak paylaştığı ilkeler ve bakış açıları vardır ve bunlar şöyle özetlenebilir. - Bedenin kendini iyileştirme ve düzenleme konusunda doğal bir becerisi vardır. - İnsan vücudu, çeşitli parçaların tesadüfi bir toplamı değil; tam, yekpare bir bütündür.“ Holistik tıp “ terimi bu kavram üzerine inşa edilmiştir; aklın, duyguların veya ruhun beden sağlığı kadar önemli olduğunu savunur ve her hastayı bir bütün olarak ele alır. - Çevresel ve toplumsal koşullar insan sağlığı üzerinde etkilidir. - Sorunun ana sebebini veya, sebeplerini ele almak, mevcut sıkıntıları ortadan kaldırmaktan daha önemlidir. - İnsanlar eşsiz varlıklardır; bir insana uygulanan bir tedavi bir başkasına ayni şekilde uygulanamaz. - Hastaya kendi gücünü ve değerini kavratmak önemlidir; böylece, sağlığı konusunda asıl sorumluluğu üzerine alır ve iyileşme sürecine kendiside aktif olarak katılır. - Evrende doğal bir iyileştirme gücü vardır. Batı’da bu, Latince söyleyişiyle vis medicatrix naturae(doğanın iyileştirme gücü veya “hayati güç“), Çin’ de qi veya chi, Japonya’da ki, Hindistanda prana diye bilinir. Herkes bu iyileştirme gücünü kaynak olarak kullanabilir; terapistler bu gücü hastada aktif hale getirmeyi veya bunu içlerinde harekete geçirmeleri için hastalarına yardımcı olmayı hedeflerler. Doğal tedaviler ve kanser: Kanseri yenmede yardımcı olduğu görülen doğal tedavi yöntemleri şunlardır: Fiziksel tedaviler Psikolojik tedaviler Akupünktür/akupresür Sanat, muzik, tiyatro terapisi Aromaterapi Psikolojik danışma Ayurvedik tıp Şifacılık / inanç şifası Homoeopati Hipnoterapi Şifalı bitkiler Meditasyon / gevşeme Masaj Psikoterapi Naturopati / hidroterapi gözünde canlandırma Beslenme terapisi Refleksoloji Yoga ve tai chi Kanser insandan insana değişen birçok farklı nedene ve belirtiye sahip kompleks bir hastalık olduğundan, kanserli insanlar için en önemli nokta; hiçbir tedavinin gerek hastalığın gerilemesinde gerekse yaşam kalitesinin yükseltilmesinde tek başına yarar gösteremeyeceğidir. Doğal tedavi yöntemlerini uygulamış birçok insan çeşitli tedavilerin bir arada uygulanmasının en doğrusu olduğunu görmüştür. İyi bir doktor, başvuracağınız terapistin gerçekten yetenekli ve bilgili biri olup olmadığıyla ilgilenmelidir; çoğu kez de böyle olur zaten.Uygun bir terapiste gitmeniz için size yardımcı olmak hem doktorun görevi hem de bir doktorla hastası arasında varolması gereken “şifa ortaklığının“ bir parçasıdır. Kendini yalnız ve dışlanmış hissetmek, depresyona, ve iyileşme programında verim düşüklüğüne neden olabilir. Ailesi ve dostları olan hastalar bile, toplumsal destek anlamında bir yardıma daha fazla ihtiyaçları olduğunu hissedebilirler. Bu nedenle, anlayışlı ve bilgili bir doktor size yakın çevrenizde bir “ destek grubu “ bulunup bulunmadığını söyleyebilecektir. Kanserli diğer insanlarla bir araya gelip sorunlarınızı paylaşmak (ve onlarınkini de dinlemek) zorlukları anlayıp üstesinde gelebilmenin iyi bir yoludur. Bazı insanlar, aynı sorunları paylaşan insanların bir araya gelmesinin kaygılarını ve üzüntülerini daha da artıracağından korkarlar; bu genelde doğru değildir. Kaygılanmak yerine birbirinizden güç alır, birlikte sosyal etkinliklere katılırsınız. Doğal tedavi uzmanından ne beklemeli? Tıpkı doktorunuzla olduğu gibi, terapistinizle de güven ve dostluğa dayanan bir ilişki kurmak hayati önem taşır. Gittiğiniz kişiye uzmanlık belgesini sormaktan veya “ bu terapi, yada terapist bana uygun değil “demekten çekinmeyin. Doğal tedavi uzmanlarının çoğu “ kendi sağlığınız için sorumluluğu üslenmeniz “ gibi terimler kullanarak sizi “ kontrolü ele almaya “ teşvik edecektir. Bir insanın sağlığına kavuşması için bu sürece aktif olarak katılmasının birçok doğal tedavi yönteminin başarısında önemli bir faktör olduğu görülmüştür. Bu nedenle, iyi bir uzman sadece yaşam tarzınızda basit bir değişiklik yapmanızı önermekle bile olsa, sizi bu yönde teşvik edecektir. Bazı ülkelerde, kanser teşhisi konulmuş ve doğal tedavi yöntemlerinin gücünü ve etkisini öğrenmek isteyen insanların bir günlüğüne veya daha uzun bir süre için gidebileceği özel merkezler bulunmaktadır. Örneğin, İngiltere’de Bristol Kanser Merkezi, psikolojik danışmanlık ve belli terapilerin denenmesi imkanı sunan ve o süre içinde hastanede kalabileceğiniz haftalar düzenlemektedir. PSİKOJİK TERAPİLER Kanserin yol açtığı semptomları ve sıkıntıları gidermekte kesin etkili, ama aynı zamanda hastalıktan korunmaya yardımcı olabilecek, denenmiş ve sınanmış psikolojik terapiler şunlardır: -davranış “ ve grup çalışması da dahil olmak üzere psikolojik danışma -Psikoterapi ve “gözünde canlandırma” -Resim, müzik ve tiyatro terapileri -Meditasyon ve gevşeme -Şifacılık/inanç şifası -Hipnoterapi Zamanla bunlar kadar veya, daha yararlı diğer yöntemler de ortaya çıkabilir, ama bugün yetenekli ve tecrübeli bir terapist tarafından uygulandığında yararı kanıtlanmış terapiler bunlardır. FİZİKSEL TERAPİLER Bedene güçlü destek: Doğal fiziksel terapiler kişinin bağışıklık sistemini güçlendirme, hastalığın ve uygulanan klasik tedavilerin yan etkilerini azaltma üzerinde yoğunlaşmıştır. Ama doğal tedavi yöntemlerinin hiçbirinin tek başına kanseri iyileştiremiyeceğini anlamak önemlidir. Bu tedavilerin başlıca rolü olumsuz etkileri azaltmak ve vücuda destek olmaktır ve bu alanda da hayli yararlı olabilirler. Hastanın gevşemesine ve stresi yenmesine yardımcı olan tedaviler özellikle yararlıdır. Kanserde yararlı belli başlı fiziksel terapiler şunlardır: -Akupunktur ve akupresseür -Aromaterapi -Ayurveda -Homoepati -Şifalı otlar -Masaj -Naturopati/hidroterapi -Beslenme terapisi -Refleksoloji -Yoga ve tai chi Megavitamin desteği: Birçok doğal terapi uzmanı, kanserle savaşta, diğerlerinin yanısıra, A;C;ve E Vitaminleri ile Selenyum ve “temel yağ asitleri” gibi antioksidanları salık verir. Kanserde bunların çok yüksek dozda alınmasına” süper beslenme terapisi” veya “megavitamin terapisi” adı verilir.Megavitamin terapisi- özellikle de C vitamini alımıyla ilgili,İskoçya, ABD ve Kanada’ da yapılan araştırmalardan olumlu sonuçlar gelmiştir, ama halen bu tedavi sadece geleneksel kanser tedavisiyle birlikte “yararlı” olarak değerlendirilmektedir